Güneş doğudan yükselir

 

Yirmi birinci yüzyılın Doğu yüzyılı olacağı artık kesinleşmiştir. Asırlardır devam eden Batı hegemonyası gerilemeye başlamıştır.

Batı dünyasının tarihine baktığınızda modernite ve çağdaş uygarlığın yanı sıra; acılar, yıkımlar, savaşlar ile insanlık suçu ve insanlık dışı birçok gerçekle karşılaşırsınız. Batı, Orta Çağ’da kilise kaynaklı (Engizisyon vahşetini hatırlayınız) müthiş acılar ve zulümler yaşamıştır.
Fakat Reform ve Rönesans hareketlerinin endüstri ve sanayi devrimiyle tamamlanmasını müteakiben uygarlık seviyesini hızla yükseltmiştir. 

Burada çok önemli bir noktanın altını kalın bir şekilde çizmeliyiz: Batılı ülkeler uygar taraflarını, işlerine geldiği kadarıyla, sadece kendi halklarına yansıtmışlardır. Dış dünyaya ise emperyal/sömürgeci karakterlerinden dolayı yalnızca acı ve yıkım getirmişlerdir. 
Kölelik, Amerika yerlilerine uygulanan soykırım, ırkçılık, savaşlar...Kan, acı ve gözyaşı... Hepsi de Batı’nın kendileri dışında kalan dünyaya yaşattıkları acılardır.

***

Atlantik sistemi yani emperyalist batı; ABD, ona eklemlenmiş İngiltere ile İsrail ve AB’den müteşekkildir. Ve Doğu karşısında kesinlikle gerileme içindedir. Esasında Atlantikçiler hali hazırda yenilgiye uğramıştır.
 

Doğu dünyası Çin’le muazzam bir ekonomik ivme yakalamıştır ve ABD’yi geride bırakarak dünyanın birinci ekonomisi olması çok yakındır.
Ayrıca Hindistan müthiş potansiyeli ile parlayan yıldızlardan biridir. Bunun yanı sıra Avrasya kesinlikle ihmal edilemez bir güç olarak yükselmektedir. 
Rusya ve İran çok önemli aktörlerdir. Rusya küresel bir güç olarak Çin’le beraber ağırlığını hissettirmektedir. 
Bu noktada, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) gücünü ve etkisini de zikretmemiz lazımdır.

***

Ekonomi dışında da Doğu dünyası ağırlığını her geçen gün artırmaktadır. Askerî alan çok önemli bir başka rekabet sahasıdır. 
Bu konuda birkaç örnek vermek yeterlidir sanırım. 
Rusya; ABD ile Gürcistan’da, Ukrayna ile Kırım’da girdiği bilek güreşlerini kazanmıştır. 
ABD, en önemli rakibi Çin’le Pasifik Okyanusu’nda kıran kırana mücadele etmektedir ve kaybetme ihtimali çok yüksektir. 
Rusya ve İran’ın, Suriye’de ABD ile girdikleri mücadeleyi kazanacakları da görülmektedir.

***

Dünyanın evrildiği bu yeni konjonktür sevgili ülkemize de fırsatlar ve imkânlar sunmaktadır. Türkiye ‘ya o ya bu’ anlayışıyla hareket etmemeli, dış politikasını çok yönlü oluşturmalıdır. Aynı anda hem Doğu hem de Batı dünyasıyla iyi ilişkiler geliştirmelidir. Esas olan, Türkiye’nin yüksek menfaatlerinin sıkı sıkıya korunmasıdır.

Geleneksel Türk dış politikası, “Yurtta sulh, dünyada sulh” temeline dayalı olarak özellikle komşularla barış içinde yaşamayı önceler. 
Dış politikanın kullandığı en önemli enstrüman diplomasidir. Askerî güç kullanımı, vatanımıza vaki bir tecavüz ya da bir beka sorunu varsa gündeme gelmelidir. Çünkü diplomasinin imkânları çok ve çeşitlidir; sonuna kadar kullanılmalıdır. 
Ve nihayet, vatan topraklarımıza sıkı sıkıya sahip çıkılırken, fetih hevesiyle, herhangi bir komşunun toprağına da göz dikilmemelidir!

***

Unutmayalım lütfen: Eşsiz Atatürk batı medeniyetini değil, muasır medeniyeti hedef göstermiştir. Bir asır evvel çağdaş medeniyet Batı tarafından temsil ediliyordu. Günümüzde Doğu da kadim medeniyetine moderniteyi eklemleyerek muasır medeniyete ulaşmıştır.

Evet, tabiatın tunç yasası hiçbir zaman değişmez: Güneş, doğudan yükselir...

 

 

 

  • Mehmet S. Nane

  • 3 Mart 2020

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right