Tarihsel süreçte Türkiye’de merkez sağ (3)

 

7 Haziran 1945 Türkiye’de siyaset yaşamının bir daha geriye dönülemez şekilde değiştiği tarihtir. Bir süredir CHP içinde muhalif kanatta yer alan Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan, partileri CHP’ye, Türk siyasi hayatına Dörtlü Takrir olarak geçen önergeyi verdiler. 
Bu tarihten tamı tamına 7 ay sonra da Demokrat Parti’yi kurdular. Böylelikle Türk siyasi tarihinde merkez sağ olarak tanımlanabilecek bir parti yerini almış oluyordu.

(Belirtmemiz lazımdır: DP’den hemen önce Nuri Demirağ 1945’te Millî Kalkınma Partisi adıyla liberal eğilimli bir parti kurmuştur. Ayrıca muhalif olduklarından dolayı DP’den ihraç edilenler tarafından da 1948 yılında Millet Partisi kurulmuştur. Bu partinin kurucuları arasında Fevzi Çakmak ve Osman Bölükbaşı da vardır).

***

Demokrat Parti kısa sürede teşkilatlanmasını tamamladı ve 1946 seçimlerine katıldı. Bu seçimde değil ama 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimde ezici çoğunlukla ve 416 milletvekiliyle Meclis’e girdi. Seçim sisteminin azizliğine uğrayan CHP Meclis’e sadece 69 milletvekili sokabildi.  
Oysa DP’nin oy oranı %53,5, CHP’nin ise %39,9’du. 

DP, seçim kampanyasında merkez sağ bir partiden çok sol bir parti gibi propaganda yaptı. Özgürlüklerden dem vurdu, vergi reformundan bahsetti, hem şehirliye hem köylüye daha iyi bir yaşam vaat etti vb.

Seçimden sonra herkes gözlerini İsmet İnönü’ye çevirmişti. Acaba Paşa iktidarı devredecek miydi? Hatta dönemin Genelkurmay Başkanı’nın İnönü’ye giderek ‘Bir emrinin olup olmadığını’ sorduğu konuşuluyordu. İsmet Paşa büyük bir olgunlukla iktidarı DP’ye devretti ve hiç gocunmadan, hiç yüksünmeden muhalefet sıralarında yerini aldı.

***

Türkiye’de maalesef merkez sağ partilerin kaderidir. Düzgün kadrolar ve düzgün adamların yanı sıra; gerici, dini istismar eden, Cumhuriyet düşmanı tiplerle tarikatlar da derhal bu partilere sızarlar. 
Ne yazıktır ki oy için ve popülist politikalar uğruna her zaman bunlara müsamaha gösterilir. Bu da partinin gitgide yozlaşmasına ve rejimi kemirmesine yol açar. 
Böylece, yeni kurulan parti baştaki kuruluş amacından ve hedeflerinden tamamen değişik bir hüviyete bürünür.  
Buradaki temel hata parti yöneticilerinin çağdaş bir parti olmayı içselleştirememeleri ve bu nevi davranışlardan kaçınmamalarıdır. 
Siyaset ve tarih sahnesinde kaldığı 10 yıl boyunca DP’nin de başına bu geldi yazık ki. Bu durum Türk siyaseti açıdan büyük kayıp olmuştur.

Demokrat Parti, 2. Dünya Savaşı’nın da halkı yorduğu ve ezdiği bir dönemin ardından tarih sahnesine çıktı. İlave olarak geniş halk kitlelerinde tek parti iktidarına karşı hoşnutsuzluk ve bıkkınlık da başlamıştı. İşte bu iki etken DP’ye başarı getirdi. Yani konjonktür iktidar olmalarına çok uygundu. 

Elbette ki DP mensupları 1950 seçimlerinde çok çalıştılar, halka adeta sol politikaları çağrıştıran etkili vaatlerde bulundular ve fevkalade başarılı bir kampanya yürüttüler. Seçtikleri slogan efsaneleşti ve aradan 70 yıl geçmesine rağmen etkisini muhafaza ediyor: 
“Yeter söz milletindir".

***

Demokrat Parti iktidara gelmeden evvel yani 1945’ten itibaren iktidarda bulunan CHP, ABD’ye yanaşmış ve ilişkileri ilerletmişti. DP bu temel üzerinde ABD ile ilişkileri maalesef tavizler vererek devam ettirdi.

DP, iktidarı boyunca elbette ki pek çok hizmet yaptı. Evvela ekonomi alanında ciddi atılımlar yapıldığını söylememiz lazım. Ülkenin bir çok noktasına yol, su ve elektrik götürüldü. Ülkenin imarı konusunda ciddi çalışmalar ve hamleler yaptılar. Yollar, limanlar, barajlar bu dönemin hizmetlerindendir. 
 

  • Mehmet S. Nane

  • 21 Mart 2020

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right