Tarihsel süreçte Türkiye’de merkez sağ (5)

 

Ülke fokur fokur kaynarken nihayet beklenen oldu ve ordu 27 Mayıs 1960’ta iktidarı devirdi. Demokrasi rafa kaldırıldı, Meclis feshedildi ve Kurucu Meclis kuruldu. Ülke yönetimini de Millî Birlik Komitesi üstlendi.

Bundan sonrası hazin olayların yaşandığı bir dönemdir. Artık eski dönemin muktedir siyasetçileri için Yassıada ve İmralı günleri başlamıştı. Yüksek Adalet Divanı adı altında olağanüstü bir mahkeme kurulmuş ve başkanlığına Salim Başol getirilmişti. 

Bu mahkemeye bağımsız demek imkânsızdır. Sanıklar duruşmalar sırasında azarlanmış, hatta aşağılanmıştır. Savunma hakları tam olarak kullandırılmamıştır. Bu hususta itiraz eden Adnan Menderes’e Salim Başol’un verdiği cevap başka söze gerek bırakmıyor: “Sizi buraya tıkan kuvvet öyle istiyor".
Sözün bittiği yerdir.

Mahkemelere getirilip götürülürken de koğuşlarda tutulurken de sanıklar pek çok defa kötü muamele görmüştür. 
Ada Komutanı Yarbay Tarık Güryay’ın da bu muamele ve hakaretlere sessiz kaldığı hatta kendisinin de sanıklara pek sert davrandığı bilinmektedir. 
Öyle ki dünya beyefendisi Fatin Rüştü Zorlu’yla bir üsteğmen yumruklaşmış, üsteğmenin attığı yumrukla Zorlu’nun gözü şişmiştir. 

Bu muameleye uğrayanların hepsi de, beğenelim beğenmeyelim ülkemizde cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, bakanlık, milletvekilliği yapmış kişilerdir. İsnat edilen suçlar her ne olursa olsun böyle bir muameleyi hak etmemişlerdir. 

(Celal Bayar, filme çekilmek için mizansen olarak iskeleden kalacakları yere kadar yürütülmelerini onuruna yediremeyip intihar etmiş, zamanında müdahaleyle kurtarılmıştır. Aynı şekilde infazdan önce Adnan Menderes de intihar etmiş, kurtarılarak ertesi gün doktor raporuyla idama götürülmüştür).    

Mahkeme sırasında Adnan Menderes bitkin ve edilgen bir duruş sergilerken, Celal Bayar herhalde eski komitacalığının da etkisiyle bir milim sarsılmamış, dimdik durmuş ve asla vakarını kaybetmemiştir.

Bu noktada Fatin Rüştü Zorlu’dan da bahsetmek gereklidir. Zorlu, fevkalade iyi yetişmiş, çeşitli bakanlıklarda bulunmuş bir kişiydi. Siyasetten önce hariciyeciydi ve büyükelçilik görevilerinde bulunmuştu. Vatanına da çok bağlıydı. Devlet adamı ‘kumaşındandı.’ 
Yassıada’dan İmralı’ya motorbotla getirilirlerken ve akıbetlerinin ne olacağı meçhulken, o dar vakitte Celal Bayar kendisine o zamanki adıyla Ortak Pazar (şimdiki Avrupa Birliği) hakkındaki son gelişmeleri ve kanaatlerini sormuştur. 
Bu iki devlet adamı denizde o motorun içinde ve o şartlarda sanki hiçbir şey yokmuş gibi bu konuyu konuşmuşlardı. Fatin Rüştü konuyu anlatmış, Bayar da ilgiyle ve sorular sorarak dinlemişti. 
 

***

Mahkemede yazık ki bazı ciddiyetten yoksun iddialar da gündeme gelmiştir. Mesela, ‘köpek-bebek davası’ olarak tarihe geçen konular ciddiyetten tamamen uzaktı.

Ayrıca bu davalarda kişilerin özel hayatlarına da hoyratça girilmiştir. 

Adnan Menderes, Ayhan Aydan Hanımefendi’yle aşk yaşıyordu. 
Ayhan Hanımefendi’yi mahkemeye tanık olarak çağırarak Menderes hakkında olumsuz beyanlarda bulunmasını sağlamaya çalıştılar ve baskı yaptılar.
Bu konuda mahkeme başkanının ısrarlı soruları karşısında Ayhan Hanımefendi saygıdeğer bir tavırla muazzam bir dik duruş ve cesaret sergileyerek sevdiği adama ve aşkına şu sözlerle sahip çıkmıştı: “Ben o adamı sevdim".
O şartlarda bu onurlu davranış herkesin harcı değildi...

Fatin Rüştü Zorlu da Vesamet Kutlu Hanımefendi’yle aşk yaşıyordu. Beraberliklerini çok fırtınalı ve bir o kadar da tutkulu yaşadılar.
Fatin Rüştü Bey, gerçek bir beyefendi olarak aşkına daima sahip çıktı ve onu yüceltti. 
Vesamet Hanımefendi öldüğü güne kadar aşkına bağlı kaldı, onu asla unutmadı; hep onunla yaşadı.

Fatin Rüştü’nün vefatından yaklaşık 30 yıl sonra şu sözleri söyledi Vesamet Hanımefendi: “Şimdi aynı hayatı Fatin’le yine yaşarım, hiç korkmadan...”

Ve...
Fatin Rüştü Zorlu vasiyetinin son bölümünde annesine şöyle seslendi: “Benim sevdiklerimi sen de sev...”

Bu iki örneği magazin olsun diye yazmadım; tarihe bir defa daha gerçeklerle not düşmek istedim. 
Hatırdan çıkarmamak lazımdır: Aşk ciddi iştir; öyle magazine falan gelmez!

Bu koca yürekli, cesur, mert, âşık iki Hanımefendi’yi büyük bir saygıyla anıyorum.

 

 

 

  • Mehmet S. Nane

  • 26 Mart 2020

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right