Dünya açlığa mı sürükleniyor?


Bugünlük, “Tarihsel süreçte Türkiye’de merkez sağ” yazı dizime ara vererek çok çok önemli bir konuyu yazmak istiyorum. 
Görülüyor ki koronavirüsten sonra dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Dünya; siyaset, ekonomi, ülkeler arası ilişkiler, güçler dengesi ve akla gelebilecek her türlü konuda yeni bir yöne evrilecektir. 

Geldiğimiz noktada, en çok kafa yormamız gereken iki temel konu vardır. Bunlardan birincisi, bu virüsten kaçınarak sağlığımızı korumak ve hayatta kalmak, diğeri de beslenme ihtiyacımızı karşılamaktır.

Koronavirüs belası hepimize beslenmenin yani tarımın önemini bir kere daha hatırlatmıştır. 
Şu anda tüm dünyada gıda stokları yeterli görülmekle beraber bu pandeminin beklenenden uzun sürmesi halinde mevcut stokların yetip yetmeyeceği belli değildir. 
Bu sebeple de tartışmasız olan konu, tüm dünyada tarımsal üretimin devam etmesi gerekliliğidir.

Bu virüs felaketi hepimize hayatın sağlıklı yaşanması ve devamlılığı için iki meslek grubunun vazgeçilmez önceliğimiz olduğunu tekrar hatırlattı: 
Sağlıkçılar ve tarımcılar.

Bu konularda senelerdir yazıyorum ve konuşuyorum. Tarım, ülkemiz için vazgeçilmesi ve ihmal edilmesi düşünülemeyecek olan öncelikli ve birinci derecede stratejik bir sektördür.

Ülkemizde son 40 yıldır ve özellikle son 18 yıldır uygulanan yanlış tarım politikaları çiftçiyi ve tarımı bitme noktasına getirmiştir. 
Neoliberal politikaların bir ülke için ne kadar yıkıcı olabileceği bu salgın vesilesiyle tüm dünya tarafından görülmüştür. Sağlık hizmetlerini özelleştiren ABD, İtalya, İspanya gibi sözde gelişmiş ülkeler adeta yere çakılmışlardır. 

İşte bu sebeple yılmadan, usanmadan ülkemiz için karma ekonomik modeli savunuyorum. Dünyanın yaşadığı son 2-3 ayda devletin stratejik sektörlerdeki varlığının önemi ve gerekliliği çok acı biçimde ortaya çıkmıştır. 

Türk tarımı mevcut durumda maalesef kendi kaderine terk edilmiş, önemiyle orantılı olarak desteklenmeyen ve dışa bağımlı hale getirilmiştir. İzlenecek yeni politikalarla vakit geçirilmeksizin, derhal tarımda millîleşme hamleleri yapılmalıdır. 

Tarımsal üretimin ve girdilerinin tamamında kamucu anlayışla yerli üretime destek verilmelidir. 
En önemlisi de çiftçi desteklenmelidir.

Tarım ülkesi olan Türkiye; meyve, sebze, bakliyat, hububat ithal etmekle kalmayarak saman bile ithal etmeye başlamıştır. İthal tarım ürünü kalemi 82’yi bulmuştur! 
Senelerdir dışarıdan tarımsal ürün almanın sakıncalarını vurgulamış ve yetkililere şu soruyu sormuştum: 

“Gün gelir de dünya ülkeleri size tarım ürünü satmazsa ne yapacaksınız? Ülkemizdeki tarım dışa bağımlı hâle geldiğinden halkımızı nasıl besleyeceksiniz?”

İşte bu virüs belası yukarıdaki soruları olanca yakıcılığıyla güncel hale getirmiştir.

Bu konularda 31 Ekim 2019 ve 23 Kasım 2019 tarihlerinde iki yazı yazmıştım. 
“Ben söylemiştim” demekten hiç hoşlanmıyorum fakat ben bu makalelerde yazdıklarımı senelerdir söylüyorum ve yazıyorum. Aşağıda size bu yazılardan bazı bölümleri sunuyorum. 
(Konu çok önemlidir, lütfen blogumdan makalelerin tamamını okuyunuz.)

Önce 31 Ekim 2019 tarihli “Türk tarımı” isimli makalemden alıntı:

“...Hadi diyelim ki ithal mallar daha ucuz, pek öyle değil ama öyle varsayalım, parayı bastırıp alıyorsunuz. Ülkedeki üretimi de uyguladığınız tarım politikaları ile yok ettiniz. Paranız var ya hem ucuza alıyorsunuz hem de üretimle uğraşmıyorsunuz. 
Peki diyelim ki gelecekte herhangi bir sebepten, mesela dünyadaki yiyecek kıtlığından muhataplarınız size tarım ürünü satmadı. 
Ne yapacaksınız, halkınızı nasıl doyuracaksınız...”

Şimdi de 23 Kasım 2019 tarihli “Vah sevgili ülkem vah Türk tarımı” isimli makalemden alıntı:

“...Eğer ki “Üretim yapmaya ne gerek var, parasını verip tarım ürünü alırım” diyorsanız büyük gaflet içindesiniz demektir. Bugün size bu ürünleri satanlar yarın satmazsa ne yapacaksınız? Ülkenizdeki tarımı da bitirmiş olduğunuzdan bu halkı nasıl besleyeceksiniz? 
Dünyada yakın zamanda su savaşları yaşanacak. Gıda savaşları yaşanacağı da çok aşikâr. Çünkü dünya nüfusu hızla artıyor. Mevcut su ve besinler yetmeyecek. 
Bir defa daha soruyorum: Bugün para vererek ve tarımımızı öldürmek pahasına tarım ürünü aldıklarınız yarın size “Hayır” cevabı verirse ne yapacaksınız...”*

Hükümete ve Tarım Bakanlığı’na meslekteki kıdemi 30 seneyi aşmış bir ziraat mühendisi olarak seslenmek  istiyorum: Lütfen, millî tarım politikaları belirleyiniz. 
Tarımı ve çiftçiyi en yüksek derecede destekleyiniz ve bu çalışmaları derhal uygulamaya sokunuz. 

Artık görülmüştür: Dünyada tüm ülkeler çok kırılgandır. Ve herkes yalnız başınadır; kendi başının çaresine bakmakla yükümlüdür. Kaybedecek tek bir saniye bile yoktur.

 

* www.mehmetsemihnane.com, ‘Güncel’ Kategorisi, 31 Ekim-23 Kasım 2019.

 

 

 

 

  • Mehmet S. Nane

  • 31 Mart 2020

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right