Tarihsel süreçte Türkiye’de merkez sağ (10)
Demirel’in DYP’si Özal’lı ANAP’la birkaç yıl bilek güreşi yaptıktan sonra tekrar merkez sağın liderliğini eline geçirdi. İktidara çıkar ortaklığı ile bağlı olan ve tarihsel bir temele dayanmayan ANAP’ta çöküş süreci başlamıştı.
Cumhurbaşkanı Özal’ın 1993’te ani ölümünden sonra Süleyman Demirel Türkiye Cumhuriyeti’nin 9. Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Bu seçimde Erdal İnönü liderliğindeki SHP’nin tam desteğini almıştı.
DYP’de Demirel sonrası yapılan kongrede Tansu Çiller, Demirel’in yakın çalışma arkadaşı İsmet Sezgin’e karşı galibiyet elde edilerek Genel Başkanlığa seçildi. Medyanın batı hayranı olan bir bölümü, Amerika’da yaşamış olmasını yere göğe sığdıramaması ve kadın olmasının ne kadar modern bir seçim olduğu algısının yaratılması Çiller’in yelkenine rüzgâr taşımıştı.
Kendisine artık ‘sarışın güzel kadın’ deniyordu.
***
Türkiye’nin en büyük ve en köklü merkez sağ partisinin liderlik koltuğuna oturan Çiller aynı zamanda seçim kazanmadan Başbakan da olmuştu. Kısa zamanda görülecekti ki yeni Başbakan bilgiden, birikimden yoksun ve Türk halkına da yabancı bir kişiydi.
Hatta partisini ve partisinin tarihini bile bilmediği iddia ediliyordu.
O kadar ki, Meclis grup toplantısında milletvekillerine hitap ederken partisinin simgesi olan Kır At’a, ‘beyaz at’ diyecek kadar parti geçmişinden de olaylardan da kopuktu.
Çiller; Türkiye’deki ve özellikle Amerika’daki mal varlığı, maddiyata olan zaafı, eşinin devlet işlerine müdahalesi ve onun da maddiyata zaafı olmasının yanı sıra, hükümette ve partide güvenilmez icraat ve tutumları ile kısa sürede tam bir hayal kırıklığı yarattı.
Demirel yaptığı hatayı farketmişti ama geç kalmıştı. Çiller’den o kadar hoşnutsuzdu ki, Çankaya Köşkü’ndeki görüşmelerinin birinden sonra yakınlarına şunu söyleyecekti: “Başbakan beni o kadar sinirlendirip çileden çıkardı ki, eğer kadın olmasa pencereden aşağı atardım".
***
1995 seçimlerine kadar Başbakanlığı devam eden Çiller bir daha Başbakanlık yüzü göremedi. Partisinin ve kamuoyunun tüm baskılarına rağmen seçimden sonra Necmettin Erbakan’ın Başbakanlığı’nda kurulan koalisyon hükümetine katıldı. Bu koalisyonda Başbakan Yardımcılığı görevini üstlendi.
Bu arada Erbakan’ın Başbakanlığı sırasında 28 Şubat süreci yaşandı (1997). Bu tarihte toplanan Millî Güvenlik Kurulu’nda (MGK) irticaya karşı ordu ve sivil bürokrasi merkezli süreç başlatıldı. Erbakan bu süreç sonunda 18 Haziran 1997’de istifasını Cumhurbaşkanı Demirel’e sundu.
(28 Şubat titizlikle irdelenmesi gereken bir süreçtir. Görünüşte irticaya karşı yapılmıştır ama nihayetinde Erbakan’ın siyaseten tasfiyesi ile sonuçlanmış ve müstakbel AKP’nin önü açılmıştır. O dönem yapılanların Türkiye'yi getirdiği yer ortadadır. Her ne olursa olsun hiçbir askerî müdahale ya da darbe memlekete iyilik getirmemiştir, getiremez. Halkın içselleştirip benimsemediği hiçbir sistem ya da yönetim kalıcı olamaz).
Erbakan’la Çiller’in yaptıkları mutabakata göre bir senenin sonunda Başbakanlığı değiş-tokuş yapacaklardı. Zamanı geldiğinde Erbakan hakikaten de sözünü tuttu ve koltuğu Çiller’e devretmek üzere istifa etti. Yeni Bakanlar Kurulu listesi hazırlanarak Cumhurbaşkanı Demirel’e sunuldu.
Demirel, “Devletimizde böyle bir teamül olmadığını” söyleyerek bu ahbap-çavuş işini elinin tersi ile iterek görevi Mesut Yılmaz’a verdi.
***
Merkez sağ yolunu ve yönünü arıyor fakat bir türlü bulamıyordu. Bu arada Çiller’den rahatsız olan bir grup DYP’li Hüsamettin Cindoruk liderliğinde 1997 yılında Demokrat Türkiye Partisi’ni (DTP) kurdular.
1999 seçimlerine kadar ANAP, Demokratik Sol Parti (DSP) ve DTP hükümeti, akabinde de Ecevit azınlık hükümetiyle yola devam edildi. 1999 seçimleri neticesinde Ecevit’in partisi DSP; MHP ve ANAP ile birlikte koalisyon kurdu.
.
Yorumlar
Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın