23 Nisan 1920; bir kutlu gündür. 

23 Nisan 1920; içerdiği anlam itibarıyla sadece millî bir Meclis’in açılmasıyla sınırlı değildir. 
23 Nisan 1920; İstiklâl Harbi’nin ve Cumhuriyet’in ilanının halka mal edilerek halka birlikte başarılmasının temel taşıdır. 
23 Nisan 1920; dünyanın en haklı, en destansı, en soylu savaşının dayanak noktasıdır. 
23 Nisan 1920; halkın kulluktan yurttaşlığa dönüşümünü başlatan ve Türk Milleti’nin kendi kaderine kendi iradesiyle el koyma kararlılığını göstermesinin adıdır.

***

Eşsiz deha Mustafa Kemal Paşa vatanı kurtarmak için 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında kafasındaki mücadele yöntemi belliydi. 

Vatanı, bu vatanın evlâtlarıyla bütünleşerek kurtaracaktı. Bu sebeple de o güne kadar 'teba’ olarak görülmüş halkı ‘millet’ olarak gördü ve daha ilk günden kutlu mücadelesine halkı dahil etti.

Samsun’a ayak bastığı tarihten Ankara’ya geldiği gün olan 27 Aralık 1919’a kadar geçen 7 aylık sürede yaptığı en önemli iş halkı mücadelesinin içine katmaktır. 
Bu o dönemin şartlarında bırakınız kolay olmayı, mucizevî bir işti. Bitmeyen savaşlarda devlete canı dahil vereceği her şeyini vermiş, perişan olmuş, yorgun, umutsuz ve bıkkın bir halkı böyle kutsal bir amacın etrafında kenetlemek sadece deha ve onun yarattığı mucizeyle açıklanabilir.

Samsun, Amasya, Havza’da yaptığı çalışmalar, bilahare topladığı Erzurum ve Sivas Kongreleri tek bir amaca hizmet ediyordu: Halkı, vatanına sahip çıkma ülküsü etrafında birleştirmek. 
Zaten Heyet-i Temsiliye de halkın temsilcilerinden müteşekkil bir organ olarak vazife görüyordu.

O eşsiz dahi milletin sahip çıkmadığı ve benimsemediği hiçbir hareketin başarılı olamayacağını biliyordu. Eğer arkanızda millet yoksa ne ordunuzun, ne paranızın, ne de siyasetçilerinizin bir değeri vardır. 
Aslolan millettir. Mustafa Kemal Atatürk için de aslolan daima Türk Milleti oldu.

***

Mustafa Kemal Paşa, Ankara’ya gelmesinden sadece 4 ay sonra da Meclis’i yani Büyük Millet Meclisi’ni açtı. (Meclis’in adının başına daha sonra Türkiye ilave edilmiştir).
O öyle bir Meclis’ti ki tüm ülkeyi temsil ediyordu.

İşte Mustafa Kemal Paşa İstiklâl Harbi’ni bu Gazi Meclis’le kazandı, Cumhuriyet’i bu Gazi Meclis’le ilan etti, tüm devrimleri bu Gazi Meclis’le yaptı.

Bu Meclis öyle başka meclislere benzemez. Sıradan bir parlamento değildir. 
Bu Yüce Meclis vatanseverlerin ateşle, kanla yoğrularak kurdukları, vatanı kurtaran ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Meclis’tir.

***

Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletimizin göz bebeğidir. Cumhuriyetimizin simgesi, demokrasimizin cisimleşmiş halidir. 
Halkımızın temsil edildiği ve ülkemizin yasama faaliyetlerini üstlenen bir demokrasi mabedidir. 
Türkiye Büyük Millet Meclisi demek, Türk Milleti demektir. 
Meclis’imizin üzerine titremek, onu titizlikle korumak ve saygınlığını en üst seviyeye çıkarmak hepimizin görevidir.

Ne yazık ki şu anda uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Meclis’imizin işlevi azaltılmıştır. TBMM muhakkak eski dönemde olduğu gibi tam bir etkinlikle çalıştırılmalıdır.
Meclis, halkın sesi demektir. Halkın temsil edildiği bu mecra bırakınız zayıflatılmayı, tam aksine çok daha güçlü bir hale getirilmelidir. 
Güçsüz bir Meclis ülke yararına değildir.

***

Bu sene TBMM’nin açılışının 100. senesi.
Kutlu olsun.

Yüreğimizdeki coşku ve heyecanımız capcanlı, taptaze.

Bu büyük günü, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 100. yılını yüreğimin tüm coşkusuyla kutluyorum. Cumhuriyetimizle birlikte Meclis’imize nice yüzyıllar diliyorum.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü; onun silah, fikir ve dava arkadaşlarını her an artan bir sevgi ve saygıyla anıyor, aziz hatıraları önünde tazimle eğiliyorum.