O dönem yapılan değerlendirmeler Deniz Kuvvetleri’mizin 30 yılının heba edildiği yönündeydi. Umulur ki bu öngörü doğru çıkmaz ve vatan müdafaasının ve ülke menfaatlerinin en önemli koruyucularından biri olan bu kuvvetimiz kendini çok kısa sürede toparlar.

Deniz Kuvvetleri’mize mensup bu kahramanlar şehitler de verdikleri bu karanlık süreçte vakarlarından hiçbir şey kaybetmediler. Şahıslarının da şerefli üniformalarının da onurunu korudular. Bir tek gün şikâyet etmediler, sızlanmadılar.

Bu kahramanlar yattıkları zindanlara “TCG Silivri, TCG Hasdal” diyerek hem sonsuza kadar Türk milletinin kalbine kazındılar hem de bu yüce gönüllü davranışlarıyla hepimizi ağlattılar.

***

Sadece 2 küçük örnek vereceğim. Bakınız bu denizciler o kadar “adamlar” ki ne yaptılar: 

Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner, Deniz Kuvvetleri Komutanı olması kesinken, bu görevi silah arkadaşlarının uğradığı davranışlar sebebiyle elinin tersiyle iterek istifa etti.

Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Koramiral Atilla Kezek, Oramiralliğe terfi ederek Donanma Komutanı ve ardından Deniz Kuvvetleri Komutanı olacaktı. Silah arkadaşlarına yapılanlar sebebiyle ve ilkeleri uğruna istifa etti. Böylece o da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı makamını elinin tersiyle itti.

Aşkolsun onlara! 
Adamlık budur işte!

Tam da bu noktada ‘arkadaşlarının hakkını koruyamadığı’ açıklamasıyla onurlu bir şekilde istifa eden Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’i de anmalıyız. 

***

Bu soylu davranışların yanında bazı ‘en yüksek rütbelerdeki’ sözde komutanları da anmamamız lazım. Onlar ki suçsuz olduğunu bilmelerine rağmen vicdanları sızlamadan, elleri titremeden Yüksek Askeri Şûra’larda emirleri altında görev yapmış bu vefakâr subayların orduyla ilişkilerinin kesilmesi kararlarına imza atabilmişlerdir. 
Rütbeleri Oramiral-Orgeneral, makamları Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanı’dır. Onlar da tarihe geçmişlerdir!

Tarih nasıl ki 100 sene, 200 sene evvelki bazı şahıslara temiz sayfalarını kirletmek pahasına hakettikleri yeri verdiyse, hiç şüphe edilmesin bu sözde komutanları da o şekilde kaydetmiştir! 
Fakat tarihin defterinde ‘bunların’ isimlerinin geçtiği sayfalar utançtan kızarmıştır!

***

Yazının sonuna geldik. Kahraman Türk Ordusu uğradığı tarihin en büyük tertibi sebebiyle aldığı büyük yaraya rağmen Türk Milleti’ni korumaya ve menfaatlerini gözetmeye bütün gücüyle devam ediyor.

Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla görev başında olduğunu ve uğradığı ağır kayıplara rağmen gücünün ne olduğunu dosta düşmana gösterdi. Donanmamız Ege ve Akdeniz'de görevini en iyi şekilde yapıyor.

Ordumuz her şeyimizdir. Onu gözetmeli, korumalı, gözümüzden sakınmalıyız.

Yüce Türk Milleti’nin bu kahraman komutanlara gönlünde ‘Kahramanlık ve Şeref Madalyası’ verdiğine hiç şüphem yoktur.

***

Son olarak, tertip davalarla üniformalarını çıkarmak zorunda kalan kahramanlara seslenmek istiyorum:

Aziz Komutanlar, 
Sizler artık Türk Milleti’nin kalbindesiniz ve hayattayken tüm onurunuzla başınız dik, alnınız açık bir şekilde ve şerefli üniformalarınıza zerrece leke bulaştırmadan tarihe geçtiniz. 
Amiral ve General rütbelerinde olan komutanlarımızın hepsi bizim nazarımızda artık Oramiral, Orgeneral, Kuvvet Komutanı ve Genel Kurmay Başkanı’dır. 
Kurmaylarımızın ve subaylarımızın hepsi Amiraldir, Generaldir. 
Müsterih olunuz: Aziz Türk Milleti bağrında sizlere en büyük rütbeleri vermiştir.

***

Ve siyasilere son bir söz: Ordunun binlerce yıllık tarihten damıtılarak gelmiş olan yapısıyla oynamayın. Yakın tarihi, özellikle Balkan Harbi'ni okuyun ve orduya siyaseti bulaştırmayın! 

Önemle ve ısrarla vurgulamak istiyorum: Lütfen, özellikle tüm 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk 19 senesinin Osmanlı tarihi ile tüm İstiklâl Harbi, Cumhuriyet dönemi ve dünya tarihini iyice okuyunuz. Öğreniniz.

Bu süreçte şehit olarak bize veda eden komutanlarımıza rahmet diliyor, şerefli hatıralarının önünde tazimle eğiliyorum.
Hayatta olan komutanlarımıza sevgili aileleriyle birlikte uzun, huzurlu ve mutlu bir ömür diliyorum.