Benim Ankara’m

 

Ankara’yı çok severim. Tam 7 senem Ankara’da geçti. Hem de delikanlılığımın ve ilk gençliğimin o harika seneleri. Her birey doğduğu şehri sever, o şehre düşkündür. Öyle olmasaydı tanıştığımız bir kişiye ilk soru olarak “Hemşehrim memleket neresi” sorusunu sorar mıydık? 

“Memleketlerimize” çok düşkünüz, düşkün olmasına ama bir de gönül bağı kurduğumuz şehir ya da şehirler vardır. 
İşte Ankara benim gönül bağı kurduğum hatta gönlümü kaptırdığım güzeller güzeli şehrimdir.

Ayrıca yaşım ilerledikçe ve hem siyasi görüşüm hem dünyaya bakışım netleştikçe Ankara’nın Cumhuriyet’imizin nadide incisi olduğunu daha da iyi anladım. 
Ve bu da Ankara sevgimi perçinledi.

Çünkü benim Ankara’mda Büyük Millet Meclisi’m açıldı, Cumhuriyet’im kuruldu, cânım Cumhuriyet’imin askeri-siyasi zaferleri planlandı, devrimlerimiz yaratıldı. Benim Ankara’m Ata’mın eseridir, başkentimdir, Ata’mın yattığı yerdir. 
İşte Ankara’yla böyle de farklı bir gönül bağım vardır.

***

Çok meşhur hikâyedir bilirsiniz: Yahya Kemal’e sormuşlar, “Ankara’nın nesini seversiniz” diye, cevabı fazla düşünmemiş üstat, “İstanbul’a dönüşünü” deyivermiş. 
Sanırım denizi olan memleketlerde doğup büyüyenlerde böyle oluyor. Denizi olmayan şehirler onları boğuyor. Ankara’da üniversite okuyan Mersinli pek çok arkadaşım da Ankara’da olmaktan ve denizsizlikten çok yakınırlardı. 
Denizi ve Mersin’i çok sevmeme rağmen onları hiç anlamazdım. 

Üniversite öğrenciliğimin ardından askerliğimi de Ankara’da yapınca bu güzelim şehirde uzun yıllar yaşayabilme imkânım oldu. 
Üzerinde çok düşünmüşümdür. Ankara’ya bu sevgim nereden kaynaklanıyor acaba diye.
Buna üç cevabım var: Birincisi eşsiz gençlik yıllarımın ve anılarımın bu şehre ait olması; ikincisi, Cumhuriyet’imizin başkenti olması; üçüncüsü, Ankara’nın beni “ben” yapması.

***

Evet, gerçekten de eğer şu hayatta her manada naçizane, birazcık da olsa bir noktaya geldiysem bunda Ankara’nın etkisi, etkisi ne kelime, büyük emeği vardır. Ankara, 16 yaşında kendisine gelen bir delikanlıyı 7 sene yoğurdu, şekil verdi ve toplum hayatına kattı. 
Sonsuz minnettarım.

***

Hiç tartışmasız Ankara benim en büyük eğiticim oldu. Ruhen ve fikren doygun bir insan olabilmek yolunda bana yol gösterdi ve değerler kattı. Bugün, bu olgun yaşımda hâlâ rafine bir adam olmaya çalışıyorsam, hâlâ bu çabamdan vazgeçmediysem ve her anlamda kalitenin peşini bir an bile bırakmadıysam bunu büyük ölçüde Ankara’nın bana verdiği eğitime borçluyum. 
Bu saydığım niteliklerin elde edilebilmesi için uygun kişilik özelliklerine sahip olmak gerektiğinin de farkındayım. 
Bilemiyorum, belki de kişilik özelliklerim Ankara’nın beni eğitmesine çok açıktı.

Ankara; insanın da, müziğin de, edebiyatın da, sanatın da, yemeğin de, yaşamanın da, kalitenin de, dünya görüşünün de iyisini öğretti bana. 
Beni biçimlendirdi.

***

Benim Ankara’mdan ilk aklıma gelenler: Uğur Mumcu, Seymenler Parkı, Küçükesat, üniversite, otobüs durakları, Başçavuş Sokak, Aşağı Ayrancı, arkadaşlık-dostluk, paylaşım, dayanışma, Kızılay, Mithatpaşa, tek tekçi birahaneler, Meşrutiyet Caddesi, Anıtkabir, Ankara Sanat Tiyatrosu (AST), Selânik Caddesi, çiçekçiler, kültür-sanat, Karanfil Sokak, kız kardeşim Süreyya, Dost Kitabevi, Sevtap, Tarık, Can, Elif, Cinnah Caddesi, Özdemir Asaf, şiirin hası, Nenehatun Caddesi, Hatun Pastanesi, Alman pastası, kahvehane, otobüs bileti, Reşit Galip Caddesi, kitaplar, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO), Akün Sineması, Çağdaş Sahne, Timur Selçuk konserleri, hevesle yazılan ilk şiirler, bitmeyen sınavlar, sevgili, Tunalı, çay içmek, Zafer Çarşısı, Bilal, Feryal, Nesrin, Selami, Keykubat, Canan, Ali, okul kantinleri, Yeni Anfi, dersten atılmak, hocayla takışmak, Emek, Bahçeli, Millî Kütüphane, âşık âşık-deli deli kar altında yürümek, fitopatoloji, Esra, Tayfun, Engin, Neşe, Mehmet, ekmek arası döner, Otlangaç, midye tava, jetonlu telefon, Çankaya, yumruk yumruğa kavgalar, sergiler, Refik Belendir Sokak, Yeşilyurt Kız Yurdu, hüzün, mutluluk, yoksunluk, Telsizler Caddesi, Cumhuriyet gazetesi, Milliyet Sanat dergisi, Marksizm-sosyalizm tartışmaları, sarhoşluk, yokluk, varlık...

***

Benim Ankara’m yaşardı. Yaşamdı. Yaşamın ta kendisiydi.

***

Benim Ankara’mın her tarafı anı, her tarafı aşk, her tarafı hüzün, her tarafı mutluluk, her tarafı bilgi... 
Ve o Ankara’nın her tarafında tepeden tırnağa yaşamışlığım, yaşanmışlığım...

***

Ankara’ya üstat Yahya Kemal gibi dudak büküyorsanız eğer bir de benim gözlerimle bakmayı deneyiniz. Çok seveceksiniz.

 

 

 

 

 

  • Mehmet S. Nane

  • 9 Mayıs 2020

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

şahika Pakdel 9 Mayıs 2020

tebrikler hayatının 40 yılını Ankara da yaşayan ben ve benim içimden geçenleri anlatmış ve Ankara mı çok iyi tanımışsınız sokak sokak cadde cadde gerçekten Ankara anlayana çok farklıdır serde Ankara bebesi olmak var sizi sevgi özlemle öpüyor Ankara ya bekliyoruz .Pelinime öpücükler.

Mehmet S. Nane 10 Mayıs 2020

Şahika Hanım nazik mesajınıza teşekkürler. Evet, Ankara kıymetini bilene eşsiz bir mücevherdir. Pelin de selam ve sevgilerini yolluyor.

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right