“İhtiyar yangın arabası”
İlkokulu 1972-77 yılları arasında Gazipaşa İlkokulu’nda okudum. Güzel günlerdi. Sizlerle bir gün Gazipaşa günlerimle ilgili de sohbet ederiz.
Tüm tahsil hayatımda olduğu gibi ilkokulda da çok sevdiğim derslerden biri Türkçe’ydi. Özellikle bazı okuma parçalarına bayılırdım. İçine girer, kaybolur, anlatılan atmosferi yaşadığımı hissederdim.
Özellikle konuyla ilgili sayfanın üstünde yer alan resimlere içim giderdi. Bu resimler bazen manzara ya da köy manzarası olurdu, bazen oyun oynayan çocuklar, bazen Nasrettin Hoca. Fakat benim bu resimler arasında en sevdiklerim ev içi hallerini gösterenlerdi.
Bu çok sevimli resimlerde ailenin tüm bireyleri olurdu. Bazen büyükanne ve büyükbaba da resimlerde yer alırdı. Fakat minderin üzerinde uyuyan bir kedi ve resmin olmazsa olmazı soba muhakkak olurdu. Ne kadar severdim bu görüntüyü, ne kadar sıcak bulurdum anlatamam.
Kim bilir, belki de tüm hayatım boyunca ev ve aile ortamlarını hiçbir şeye değişmemem ve kışı çok sevmemde o resimlerin de payı vardır.
***
Bu okuma parçaları sınıfta öğretmenle birlikte “işlenir” sonra da konunun sonundaki sorulara cevap verilirdi. Kelimelerin ve cümlelerin “çatısı” kurulur ve konu öyle pekiştirilerek öğrenilirdi. Türkçe kitaplarında okuma parçalarının yanında şiirler de olurdu.
***
Üçüncü sınıf Türkçe ders kitabında unutamadığım bir okuma parçası vardı. Adı, “İhtiyar yangın arabası”ydı. Konusu da, artık çok eskidiği için elden çıkarılacak olan bir itfaiye aracının bu durumdan dolayı hissettikleri ve üzüntüsüydü. Tüm bu okuma parçalarında olduğu gibi sonunda da çok güzel bir mesaj ve hayat dersi veriliyordu.
Fakat benim anlatmak istediğim şey başka.
Bu parçalar sınıfta işlenirken öğretmen bir ya da birden fazla çocuğa okuturdu. Dersi işlerken bir kız arkadaşımızdan “İhtiyar yangın arabası”nı okumasını istedi. Okuma parçaları çocuklar tarafından okunurken önce ismi okunur, öyle devam edilirdi. Kızın adını maalesef hatırlayamıyorum, Birsen’miydi acaba? Neyse, bu arkadaşımızın bazı Mersinli hemşehrilerimizde olan bir aksanı vardı. Kelimelerin bir kısmını farklı telaffuz ederdi.
Okumaya başlayınca fark ettik ki arkadaşımız “ihtiyar” kelimesini değişik telaffuz ediyordu. “İ” harfini “I” olarak söylüyor ama “I”yı da yutarak ağzından “H” harfi baskın olarak çıkıyordu. Ortaya da “ıhtiyar-htiyar” karışımı bir kelime çıkıyordu.
Mahcubiyetle itiraf etmeliyim ki bu telaffuz henüz 9 yaşında olan sınıf arkadaşlarıma da bana da çok komik gelmişti. Ve sanki komut almışız gibi aynı anda çocuk kahkahalarımızı patlatmıştık.
Öğretmenimiz sayısız defalar kelimeyi tekrar ettirerek doğrusunu öğretmeye çalıştı. Fakat nafile; kızcağız bir türlü aksanını düzeltmeyi başaramadı. Bu durum ne kadar sürdü bilemiyorum.
Bildiğim, bu kızcağıza çok uzun süre, eksiksiz tüm sınıf olarak güldüğümüzdür.
Ona yaptığımız kötülüğün farkına varmadan!
***
Daha sonraları bu konuyu hayatımın değişik yaşlarında çok üzülerek düşündüm. O arkadaşımızın ne zor durumda kaldığını o yaşlarda hiçbirimiz fark edememiştik.
Çocuk yaşlarda yaşanan bazı travmaların kişinin tüm hayatını olumsuz etkilediğini biliyoruz.
İşte ileriki yaşlarda beni çok üzen ve düşündüren de bu olayın arkadaşımın sonraki hayatında olumsuz bir iz bırakıp bırakmadığıydı.
***
Öğretmenimiz biraz sert ama iyi bir öğretmendi. İyi niyetinden ve arkadaşımıza doğrusunu öğretmek için konuyu bu kadar uzattığından hiç şüphem yok.
Fakat keşke diyorum, keşke, bizi arkadaşımıza bu kadar güldürmek ve onu çok zor durumda bırakmak yerine o kelimenin doğru telaffuzunu daha sonra öğretseydi.
Ah be öğretmenim, baktın ki çocuğun dili dönmüyor, “Bu da memleketimizin kültürü ve zenginliği” diyerek bu kadar çok üstelemeseydin keşke!
Bu da doğru bir yöntem olabilir gibi geliyor bana.
***
Sevgili arkadaşım, bu yazıyı okumanı çok isterim. Çok geç kalmış özrümü kabul eder misin lütfen?
Fakat okumasan da ziyanı yok. Ben, kendi içimde, özrümü kabul edeceğine inanmak istiyorum.
Şükrü Altınova 27 Haziran 2020
Toplum psikolojisi zaman zaman insanları istemediği şeyleri yapmaya yönlendire biliyor.
Mehmet S. Nane 29 Haziran 2020
Evet, özellikle çocuklar bu konuda daha korunmasız.