Mustafa Kemal Paşa’nın  ‘Kutsal İstiklâl Yürüyüşü’ (2)


Mustafa Kemal Paşa,  Millî Mücadele’yi halkla birlikte yapmak istiyordu. Onun çalışmaları halka dayanmalıydı ve en önemli dayanağı da halktı.
İşte bu ideal ve düşünceden hareketle topladığı Erzurum ve Sivas Kongreleri sayesinde Büyük Millet Meclisi’nin nüvesini de oluşturmuş oluyordu.

Samsun, Havza, Amasya, Erzurum ve Sivas’ta çalışmalarını kesintisiz ve süratle yürüten Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktıktan yaklaşık yedi ay sonra 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldi.

Mustafa Kemal Paşa Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni başkenti olacak Ankara’ya geldikten sonra burayı hükümet merkezi olarak kullanmaya başladı. Bir meclis oluşturulmak üzere memleketin her tarafına haber yollanarak seçim yapılması ve temsilci yollamaları istendi. Ayrıca kapatılan Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda görevli mebusların da (milletvekili) bu meclise katılmaları istendi.

***

Büyük Millet Meclisi 66 seçim bölgesinden 337 mebusla 23 Nisan 1920 Cuma günü alkış ve dualarla açıldı.
Artık Millî Mücadele’nin yeni ve çok önemli bir safhası başlamış oluyordu.

***

Meclis açıldıktan sonra hükümet oluşturularak devlet organları çalıştırılmaya başlandı. Meclis’in açıldığı 1920 senesinde hükümet çok yoğun olarak iç ayaklanmalarla ve bu ihanetlerin yarattığı kargaşayla uğraşmak zorunda kaldı.
Bu ayaklanma ve isyanları emperyalist Batı ve özellikle İngiliz boyunduruğunda olan Damat Ferit Paşa denilen hain Sadrazam ve İstanbul hükümeti destekliyordu. 

Millî Mücadele aleyhine Hilafet Ordusu (Kuvayı İnzibatiye) isimli ordu kurularak Kuvayı Milliye birlikleriyle savaşmak üzere yollanmıştı.
Bu haince hareketlerin arkasında en büyük destekçi olarak yine İngilizler vardı.

Büyük Millet Meclisi bir yandan İstanbul’un yolladığı hain askerî güçle boğuşuyor, bir yandan millî orduyu güçlendirmeye gayret ediyor, bir yandan da devleti ayakta tutmaya çalışıyordu. 

Osmanlı‘nın yüzyıllardır sadece canı lazım olduğunda yani savaşa yollamak için hatırladığı Türk Milleti’ninse artık devletine can ve mal olarak vereceği hiçbir şeyi kalmamıştı. 

Sadece son 10 yıl içinde Trablusgarp, Balkan, Yemen ve I. Dünya Savaşı’ndaki Sarıkamış, Kafkas, Irak, Çanakkale, Galiçya, Makedonya, Romanya, Filistin-Suriye cephelerinde yüz binlerce vatan evlâdı şehit olmuş; manen perişan olan millet maddi imkânları anlamında da çökmüştü.

İşte Mustafa Kemal Paşa artık her manada sınırlarının sonuna dayanmış olan fedakâr ve cefakâr Türk Milleti’ne dayanarak bu mücadeleyi sürdürüyordu.

***

Saygı Notu: Hain terör şebekesinin devleti tamamen ele geçirmek için kalkışmada bulunarak 251 vatandaşımızı şehit etmesinin üzerinden 4 yıl geçti. Bir daha böyle bir felaketle karşılaşmamak için gereken tüm önlemlerin alınması ve aynı hataların tekrarlanmaması gerekmektedir.
“Devlet aklı” muhakkak en yüksek seviyede teyakkuzda olmalı ve bu terör örgütüyle mücadeleye kesintisiz devam edilmelidir. 
Bu terör örgütlerinin destekçisi olan alçak dış güçler yanlış hesap yapmasın: Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir hain terör örgütüne pabuç bırakmaz!

Şehitler vermek pahasına bu felaketi önleyen kahraman Türk Milleti’ni, kahraman Türk Ordusu’nu, kahraman Türk Polisi’ni saygıyla selamlıyorum.
Şehitlerimizi saygıyla anıyor ve rahmet diliyorum.

 

  • Mehmet S. Nane

  • 16 Temmuz 2020

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right