Bu alçaklıklar yetmedi mi?...
Artık iyice ortaya çıkmıştır ki Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Türkiye Cumhuriyeti’nin hasmıdır! Doğu Akdeniz, Orta Doğu, Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar, Avrupa veya dünyanın herhangi bir yerinde Türkiye’yle ilgili her konuda ya doğrudan karşımızda yer almakta ya da sorun yaşadığımız ülkeleri desteklemektedir.
Hükümet son dönemde Doğu Akdeniz ve Suriye politikalarının bazılarında bu düşmanlığa millî menfaatlerimiz doğrultusunda cevap vermiştir. Fırat Kalkanı, Barış Pınarı, Zeytin Dalı gibi çok isabetli askeri harekâtlarla da bu politikasını desteklemiştir.
Yine çok önemli bir dış politika hamlesiyle Rusya ve İran‘la Astana Süreci başlatılmıştır. Hepimiz bu sürecin sonunda Suriye ile doğrudan görüşmelere başlanacağı ümidi taşırken bu olmadığı gibi Mısır’la da savaşın eşiğine gelinmiştir!
Yetmez gibi Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı Libya’da ABD ile birlikte çalışılacağını söylemiştir! Bu inanılacak bir durum değildir!
Bu açıklamalar Doğu Akdeniz ve bu bağlamda Suriye, Mısır ve Orta Doğu politikalarında Türkiye’nin attığı doğru adımların devamını bekleyenlerde hayal kırıklığı yaratmıştır.
***
Yer darlığından fazla örnek veremeyeceğim: Afganistan, Irak ve Suriye’de yaptığı alçaklıklar ve insanlık suçları ayyuka çıkan ABD aynı işleri Libya’da da yapmıştır, yapmaktadır. İşin en acı tarafı şu an itibarıyla yanında Türkiye de vardır!
Türkiye, Libya ile akdettiği Deniz Mutabakat Anlaşması gibi önemli bir diplomasi başarısından sonra neden bu duruma düşmüştür ya da düşürülmektedir?
ABD; Doğu Akdeniz’de ‘bütün gövdesiyle’ Yunanistan ve Kıbrıs Rumunun yanındadır. Bu kadroya İsrail, Fransa (AB) ve ne yazık ki Mısır da eklemlenmiştir.
Doğu Akdeniz gibi en önemli millî meselemizde bize kalleşlik üzerine kalleşlik yapan bu ABD ile Libya’da hangi yol yürünecektir?
***
Hükümet artık koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni kendi ideolojisine göre yani İhvancı ideolojiyle (Müslüman Kardeşler) yönetme hatasından vazgeçmelidir.
Dış politika yüksek millî menfaatler gözetilerek yapılır; bir partinin siyasi ideolojisi güdülerek değil!
Sırf bu İhvancı ısrar yüzünden Suriye’de millî menfaatlerimiz zarar görmüştür; şimdi de Mısır’la Libya üzerinden neredeyse savaşa gireceğiz. İnsan inanamıyor!
***
Yapılacak iş bellidir: Suriye’de millî menfaatlerimize uyan çözüm için Rusya ve İran’la başlatılan işbirliği derinleştirilerek bu gruba Suriye de dahil edilmeli ve derhal doğrudan görüşmelere başlanmalıdır. Bilahare Suriye ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşması imzalanmalıdır.
Mısır’la ilişkiler derhal normalleştirilmeli, Libya konusunda uzlaşılmalı ve gecikmeksizin MEB anlaşması imzalanmalıdır. Mısır; tarihten gelen bağlarımız olan Müslüman bir ülkedir ve Arap dünyasının da lideridir. Akdeniz’de var olan karşılıklı menfaat birliğimiz savunulmalıdır.
Mısır bu denklemde hayati önemdedir. Bu ülke ABD, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs Rumları, Fransa ve AB şer ittifakından sökülüp Türkiye safına çekilmelidir.
Suriye ve Mısır’la imzalanacak MEB anlaşmalarından sonra sıra İsrail’e gelecektir. Mevcut deniz alanları paylaşımı kendi aleyhine olan İsrail de Türkiye’yle MEB imzalamaya istekli olacaktır. (Fiili olarak Kıbrıs Rumu İsrail’e bu konuda ‘kazık atmaktadır’)!
Bu işleri başarmak zor değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin hariciyesi bunları yapmaya muktedirdir.
Şaka değildir: Yapılacak olan bu dış politika hamleleriyle aziz vatanımız ilave olarak 150 bin km2 ‘mavi vatanına’ sahip çıkmış olacaktır. Aksi durumda bu mavi vatan sahaları Yunanistan ve Kıbrıs Rumuna terk edilecektir!
***
Amaçlanan bellidir: Üç tarafı denizle çevrili Türkiye; Doğu Akdeniz’de Antalya, Ege’de İzmir körfezlerine hapsedilmek istenmektedir. Türkiye’ye bir kara ülkesi olması dayatılmaktadır.
İhtirasları askerî kabiliyetlerinden ve güçlerinden çok fazla olan Yunanların ve Rumların yapacağı bu haksızlıklara ve şımarıklıklarına tahammül edebilecek miyiz?
Katiyen unutmamalıyız: Yunan ve Rum; Megalo İdea’dan da, Helenizm’den de, Enosis’ten de asla vazgeçmez. İster komünist parti iktidarda olsun ister en aşırı sağcı parti; bu gerçek değişmez.
Türk düşmanlığı nesilden nesile aktardıkları resmî politikalarıdır çünkü!
***
ABD ekonomik ve siyasi olarak güçsüzleştirmek istediği Türkiye’ye askerî açıdan da düşmanca davranmaktadır. Sadece son aylarda yaşananları hatırlamak bile yeterlidir. Güya ‘müttefik’ ABD peşinatını ödediğimiz F-35 uçaklarımızı teslim etmediği gibi Rusya’dan alınan S-400 füzelerinin aktive edilmesini de engellemektedir.
Bitirirken sormak isterim: Ey güzel ülkemizi, aziz vatanımızı yönetenler!
Yetmedi mi artık ABD’nin, AB’nin ve Batı emperyalizminin alçaklıkları?
Bu düşmanlıklara karşı bölgemizde tarihten gelen kardeşliklere ve dostluklara dönmenin zamanı gelmedi mi?
Ahmet Aslan 22 Temmuz 2020
Dış politika duygusallıkla anlık öfkeyle değil, Akılla bilimle ve soğukkanlılıkla yönetilmeli. Dış politikada ezeli dost yada düşman yok konjektürel ulusal çıkarımlar vardır. Dış politikada devletler Ulusal birliktelikleri, ekonomik ve askeri güçleriyle politika belirler. Artık ülkeler birbirlerinin ekonomik ve askeri güçlerini biliyorlar. Ayakları yere basmayan tehdit ve blöflerle dış politika yapılmıyor. Tahmin edemedikleri sizin ne kadar kararlı olduğunuz ve ülkeniz için gerekirse ne kadar bedel ödemeyi göze alacağınız. DUYGUSALLIKLA ÖKEYLE KÜFÜRLE DEĞİL, AKILLA BİLİMLE SOĞUKKANLILIKLA İKTİDARIYLA MUHALEFETİYLE BİRLİKTE TUTARLI KARARLI BİR DIŞ POLİTİKA... Bir olalım ama, “Bende bir olalım”değil, ÜLKEMİZ İÇİN HEP BİR OLALIM... Size katılıyorum Mısır’da sisi varmış Mursi varmış o Mısır halkının bileceği. Tabiki gönlümüz Demokrasi ve özgürlüklerden yana ama Anlaşmalar kişilerle değil devletlerle yapılıyor.
Mehmet S. Nane 23 Temmuz 2020
Sevgili ülkemiz için asıl dış politika sorunu iktidarın zaman zaman dış politikayı iç politika için belirlemesi. Böyle olunca da sağlıklı adımlar atılamıyor.