Mersin’i yönetenlere açık mektup
Değerli okurlar, Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 14 Ağustos 2020 tarihli toplantısında Meclis Üyesi sıfatımla çok çok önem verdiğim bir konuda konuşma yaptım. Bu konuşmamda Mersin’i yönetenlere seslendim.
Sadece Mersin’i değil, Türkiye’nin yüksek millî menfaatlerini de ilgilendirdiren bir konuda görüş ve değerlendirmelerimi Meclis’e ve Mersin kamuoyuna aktardım.
Amacım, muazzam millî öneme sahip olan bu konuda farkındalık yaratmak, kamuoyu oluşturmak ve ivedilikle çalışmaların başlatılmasını sağlamaktır.
Bu konuda birkaç yıldır araştıran ve çalışan bir kişi olarak dile getirmeyi, bir Türk vatandaşı ve Mersinli bir Meclis Üyesi olmam hasebiyle görev olarak addettim.
Takdir Mersin kamuoyunundur.
***
Bu ‘Açık Mektup’; Valilik, Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Büyükşehir Belediye Meclisi, İlçe Kaymakamlıkları, İlçe Belediye Başkanlıkları, İlçe Belediye Meclisleri makamları ile konuyla ilgili tüm kurum, kuruluş ve Sivil Toplum Kuruluşları’na hitaben kaleme alınmıştır.
Malûmlarınız olduğu üzere, Doğu Akdeniz’de bulunan hidrokarbon kaynakları tüm dünyanın dikkatini bu bölgeye yöneltmiştir. Dünyanın en büyük devletlerinin bu kaynaklardan pay alma çabasının yanı sıra, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni de kullanarak ülkemiz aleyhine pek çok faaliyette bulunmaktadır.
Yunanistan, Doğu Akdeniz’de ve Ege’de Türkiye’nin haklarını gasp etmek amacıyla GKRY, İsrail ve maalesef Mısır’dan müteşekkil bir ittifak kurmuş, emperyalist ABD ve başta Fransa ile Almanya olmak üzere emperyalist AB de bu ittifaka tam destek vermişlerdir. Türkiye aleyhine kurulan ‘şer ittifakı’ bu şekilde tamamlanmıştır!
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e olan ilgisi salt hidrokarbonla sınırlanamaz.
Bölge, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti itibarıyla da büyük önem arz etmektedir.
KKTC, jeopolitik ve jeostratejik olarak Türkiye’nin vazgeçilmezidir. Millî davamızdır. İlave olarak, Kıbrıslı Türk kardeşlerimize kayıtsız kalmamız da asla söz konusu olamaz.
***
21. yüzyılda su, gıda ve enerji paylaşım kavgalarının artacağı görülmektedir. Doğu Akdeniz‘in enerji konusunda çatışma alanlarından biri olacağı artık kesinleşmiştir.
Hâl böyle iken; ‘deniz şehri’ olan Mersin’in önemi de katlanarak artacaktır.
Mersin Türkiye’nin en büyük limanıdır. Denizcilikte Türkiye’nin Amiral Gemisi’dir. Ayrıca; sadece Türkiye’nin değil, Doğu Akdeniz’in de en büyük limanıdır.
Mersin, jeoekonomik olarak hâlihazırda çok büyük öneme sahiptir. İlaveten, Beyrut’taki patlamadan sonra Mersin limanının işlem hacmi çok artacaktır.
Mersin, Türkiye’nin Kıbrıs’a en yakın noktasıdır. Bu itibarla, jeopolitik ve jeostratejik olarak da muazzam önemdedir.
***
Türkiye’nin millî güvenliği ve savunması için de Mersin vazgeçilmez değerdedir. Bir savaş durumunda Türkiye’nin en kritik noktası Mersin olacaktır. Bu konuda da yüksek millî sorumluluklar üstlenecektir. Çünkü Türkiye’nin savunması denizlerden başlar.
Mersin çok çok çok önemli bir şehirdir ve 21. yüzyılda ülkemiz için hayati değere sahip görevler yüklenecektir. Bu görevler jeoekonomik, jeostrateji, jeopolitika ve millî güvenlik konularında olacaktır. Bunların ortak özellikleri, hepsinin de denizle ilgili olmasıdır.
Çünkü Türkiye’nin denizdeki kalbi Mersin’de atmaktadır.
Mersin’in lokomotifi, itici gücü ve can damarı denizdir.
Yukarıda sıraladığım gerçekler ışığında, Mersin’in 21. yüzyıl vizyonu denizcileşme olmalıdır. Mersin bu yüzyılda hedefini denizcileşme olarak belirlemelidir.
***
Mersin’i yönetenlerin öncülüğünde bu konunun paydaşlarının/ilgililerinin çok geniş kapsamlı bir çalışma başlatmalarını talep ediyorum. Uzmanların da katılımıyla Mersin’in denizcileşmesi her yönüyle ele alınıp değerlendirilmeli ve bir yol haritası belirlenmelidir.
Bu çalışmalar sonucunda bir ‘denizcilik inisiyatifi‘ oluşturulmasını öneriyorum.
(Bazı konularda ‘devlet kararı ve iradesi‘ gerektiği için Ankara’yla yakın temasta olmak gerekmektedir).
Öneriler...
Son olarak, konunun uzmanı olmamakla beraber, bazı önerilerimi paylaşmak isterim. Detaylandırmak ve yeni alanlar açmak elbette ki uzmanların işidir.
Mersin, ‘devlet politikası’ kapsamında Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin her anlamda ana merkezi olarak ilan edilmelidir. Bölgede deniz bağlantılı liderlik görevi Mersin’de olmalıdır. Bu yaklaşım denizcileşme sürecine muazzam değerde katkıda bulunacaktır.
Türkiye, KKTC’de bir deniz üssü kurmalıdır. Bu üssün Mersin ile koordineli olması millî güvenliğimize ve denizcileşme hedefimize mutlak olumlu etki olarak yansıyacaktır.
Yine bir ‘devlet politikası’ olarak Mersin‘in, Çin’in Bir Kuşak Bir Yol (OBOR) projesinin Akdeniz bacağında lider konumda olması sağlanmalıdır. Bu durum denizcileşmeye çarpan etkisiyle yansıyacaktır.
Taşucu Tersanesi jeoekonomik ve jeostratejik alanlarda fevkalade önemdedir. Bu tersane hidrokarbon kaynaklarının bulunması ve çıkarılması konularında ‘deniz sanayisinin’ itici gücü olabilir. Ayrıca; tersanenin bir savaş durumunda Türk Deniz Kuvvetleri emrine verilecek olması da millî güvenliğimiz için paha biçilmez değerdedir. Tersanenin aktif hale gelmesi Mersin’e büyük bir denizcileşme ivmesi katacaktır.
Büyükşehir Belediyesi’nin önceki dönem hatalı bir kararla lağvedilen Denizcilik Daire Başkanlığı’nı yeni bir anlayış ve yapılanmayla kurması fevkalade etkili olacaktır.
Denizcilik eğitimi veren okullarımızın desteklenmesi sektörde seviyeyi yükseltecektir.
Deniz turizminin gelişmesi için çalışmalar yapılması amaca katkı sağlayacaktır.
Halkta denizcilik bilincinin oluşması için konferans, panel ve seminerler organize edilmelidir.
Denizciliğin önemi billboard mecraları kullanılarak gündemde tutulmalıdır.
Mersin Deniz Ticaret Odası (MDTO) ile ortak ‘farkındalık faaliyetleri’ düzenlenebilir.
Denizciliğin bazı alanlarında ‘tematik’ festivallerle geniş halk kesimlerine ulaşılabilir. Örneğin; yüzme, dalış, kürek, yelken gibi su sporları dallarında festivaller düzenlenebilir.
Balıkçılık teşvik edilmeli ve artırılmaşıdır. Ayrıca amatör balıkçılık yarışmaları ve festivalleri yapılabilir.
Öğrenciler için denizciliğin önemini anlatacak eğitici programlar uygulanabilir.
Gerekirse teknik imkânlar zorlanarak Mersin-Mezitli arasına vapur seferleri konulabilir.
İstanbul-Sarıyer belediyesinin Sarıyer Denizcileşme Merkezi isminde bir yapılanması var. Bu örnek incelenerek Mersin için de böyle bir yapı düşünülebilir.
***
Hiç şüphem yok ki yöneticiler tarafından başlatılacak bu sürece çok sevgili ve çok değerli hemşehrilerim katkıda bulunarak sıkıca sahip çıkacaklardır.
Mert Özge 18 Ağustos 2020
Bu değerli yazına ben de bir katkıda bulunmak istiyorum: 1-Yıllar önce özelleştirilen Mersin Limanı’nın ivedilikle kamulaştırılıp daha da işlek duruma gelmesi gerekir. 2-Deniz otobüsü sistemi geliştirilmelidir; MDO (Mersin Deniz Otobüsü) Genel Müdürlüğü kurulmalı ve seferler başlatılıp artırılmalıdır. 3-Mersin Büyükşehir Belediyesi, denizcilik eğitimi verecek eğitim kurumu kurmalıdır.
Mehmet S. Nane 18 Ağustos 2020
Teşekkürler Mert. Büyükşehir Belediyesi’nin Denizcilik Daire Başkanlığı kurmasından sonra denizcileşme konusunda ciddi atılımlar yapılmasının önü açılacaktır.
Şükrü Altınova 3 Eylül 2020
Teşekkürler gerçekten çok önemli bir konu Yazdığına aynen katılıyorum. Ancak şu eklemeyi de yapmam gerektiğine inanıyorum. İhvanı koruyup kolladığımız ve onların İstanbul'da büro açmasına izin verdiğimiz için Mısır ile aramızı bozduk.Bizim için PKK ne ise ihvan da Mısır için PKK dır.Bu nedenle yanlış politikalar Mısır ve İsrail'i Yunanistan ile anlaşmaya itti.
Mehmet S. Nane 3 Eylül 2020
Evet katılıyorum. Sonraki yazılarımda bu konuyu işledim, işlemeye devam edeceğim.