Denizcilik Bakanlığı
Türk Deniz Kuvvetleri, 1081 yılında kurulan ve 1000 senelik tarihi başarılılarla dolu bir kurumdur. Maalesef Osmanlı’nın duraklama ve gerileme dönemlerinde etkisi giderek azalmış ve Türk’ler 20. yüzyıla neredeyse donanmasız olarak girmiştir.
Elbette ki Türk denizciliğinden bahsederken sadece Deniz Kuvvetleri değil, deniz üzerinden yapılan her türlü ekonomik faaliyet ve diğer etkinlikler de anlaşılmalıdır.
***
Osmanlı, 1867 yılında Bahriye Nezareti kurarak modern anlamda denizciliği deniz kuvveti ve diğer deniz faaliyeleri olarak ayırmıştır. Bu yapılanmada deniz kuvvetleri Kaptan-ı Derya unvanlı Amirale bağlanmış, bunun dışında kalan tüm faaliyetler Bahriye Nezareti bünyesinde sürdürülmüştür. Bu nezaret, 4 Kasım 1922’de lağvedilmiştir.
Genç Türkiye Cumhuriyeti, Bahriye Nezareti yerine 22 Kasım 1924’te Bahriye Vekâleti‘ni faal hâle getirmiş, 1 Kasım 1927’de de lağvetmiştir. Bu vekâletin görevleri Millî Savunma Vekâleti’ne devredilmiştir.
O tarihten bu yana bu bakanlık tekrar kurulmamış, askerî konular Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, diğer denizcilik konuları ise Ulaştırma Bakanlığı üzerinden yürütülmüştür.
Şu anda Ulaştırma Bakanlığı'nda denizcilikle ilgili birimler şunlardır: Denizcilik Genel Müdürlüğü, Tersaneler ve Kıyı Yapıları Genel Müdürlüğü, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, Liman Başkanlıkları ve Deniz Dibi Tarama Başmühendislikleri.
Kişisel kanaatime göre, ilave edilecek yeni birimlerle Türkiye’de Denizcilik Bakanlığı kurulmalıdır. Esasında, bu konuda çok geç kalınmıştır. Günümüzde denizin ve denizciliğin ne kadar önemli olduğu Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de yaşanan gelişmeler göz önüne alındığında çok daha iyi anlaşılmaktadır.
Deniz, her anlamda ve her alanda Türkiye’nin istikbalidir.
Jeopolitik, jeostratejik, jeoekonomik, askerî, ticari, ekonomik...Ve diğerleri...
***
İlk millî harp gemisi projesi MİLGEM merhum Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’in müthiş gayretleriyle hayata geçirilmiştir. Bu projeyle kendine güveni gelen Deniz Kuvvetleri’miz ve mühendis subaylarımız çok daha büyük yerli projelere imza atmaya başlamışlardır.
Heybeliada, Büyükada, Burgaz ve Kınalıada korvetleri son teknoloji ürünü harp gemileri olarak MİLGEM projesi kapsamında Türk Donanması’na katılmışlardır. Müthiş bir başarı olarak bu korvetler ihraç edilmeye de başlanmıştır.
8 helikopter, 6 savaş uçağı ve 1000 asker taşıma kapasiteli çıkarma ve hafif uçak gemisi TCG Anadolu 2021’de hizmete girecektir. Bu gemiden 1 veya 2 adet daha üretilmesi planlanmaktadır. Birinin adı şimdiden bellidir: TCG Trakya.
Test ve eğitim gemisi TCG Ufuk yakın zamanda hizmete girecektir.
Ayrıca; “İ sınıfı“ 4 adet fırkateyn (İstanbul, İzmir, İçel, İzmit), hava savunma destroyeri, istihbarat gemisi, yeni korvetler ve birden fazla denizaltı projeleri halen yürütülmektedir.
Deniz Kuvvetleri’mizin ve Donanma’mızın başarılarıyla ne kadar iftihar etsek azdır.
Türk Deniz Kuvvetleri, harp sahasında olduğu gibi yerli harp gemisi üretiminde de rüştünü ispatlamıştır.
Çeşme, Navarin ve Sinop’ta baskına uğrayarak tüm donanmasını kaybeden, II. Abdülhamit’in vehimleriyle donanması Haliç’te çürütülen kahraman Türk Bahriyesi, küllerinden yeniden doğarak ve Cumhuriyet Donanması‘nda vücut bularak ülkemizin geleceğini teminat altına almıştır.
Yolları ve bahtları açık olsun...
***
Koskoca bir yarımada ülkesi olmamıza rağmen, Deniz Kuvvetleri’mizin bu başarısını ne yazık ki ticaret filomuz gösterememektedir. Buna ilave olarak, diğer denizcilik konularında da yetersiz kalmaktayız. Oysa denizcilik bir bütün olarak düşünülmelidir.
Bu itibarla, Türk denizciliğinin millî savunma dışındaki tüm iştigal alanlarındaki faaliyetlerinin Ulaştırma Bakanlığı bünyesinde sürdürülmesi bana yetersiz görünüyor. Çok kapsamlı, denizcilikle ilgili her konuyu ihtiva eden ve yeni bir bakış açısı ve vizyonla yapılandırılacak bir Denizcilik Bakanlığı’nın kurulması gerektiği düşüncesindeyim.
Bu bakanlığın hizmet alanlarının ve hedeflerinin doğru belirlenmesinin Türk Denizciliği’nin önünü açacağına muhakkak gözüyle bakıyorum.
Ayrıca Yunanistan’a ve ‘şer ittifakı’ kurduğu ülkelere politik demeçlerden çok daha etkili ve işlevsel olan şu mesaj da verilmiş olacaktır: “Türkiye yönünü denize dönmektedir”.
Türkiye, artık bölgeye ve dünyaya çok daha geniş bir açıyla ve denizden bakmalıdır.
Takdir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve devleti yönetenlerindir.
***
Not: Mersin Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Denizcilik Daire Başkanlığı kurulmasının gerekliliği hususunda defaatle dile getirdiğim görüşümü tekrar ediyorum.
Eğer okumadıysanız, Mersin’in denizcileşmesi hususunda ayrıntılı görüş ve çözüm önerilerimi kaleme aldığım 18 Ağustos 2020 tarihli “Mersin’i yönetenlere açık mektup” isimli makalemi okumanızı kuvvetle tavsiye ederim.
Nur Gonen 8 Eylül 2020
Doğu Akdeniz Meselesi'nin bu denli tehdit oluşturduğu (ve daha da olusturacağı) Şu süreçte çözüm odaklı son derece yerinde bir konuya tekrar değinmissiniz. Bence iktidar da, artık yapmakta olduğu söylemlerin bu tür hamlelerle altını doldurmanın zamanı geldiğini idrak etmeli. Boş boş savaş çığırtkanlığı bize hiçbir faydası olmaz.
Mehmet S. Nane 8 Eylül 2020
Evet, devleti yönetenler artık biraz daha az konuşmalı ve sözlerinin ağırlığını azaltmamalıdır.
Çözüm odaklı önerilerde bulunmam konusunda haklısın. Başından beri makalelerimde sadece eleştirmekle yetinmiyorum; buna ilaveten çözüm önerilerimi de söylüyorum.
Füsun kayın 10 Eylül 2020
makalelerinin , çözüme odaklı olması çok daha farklılık yaratıyor .
Mehmet S. Nane 10 Eylül 2020
Haklısın. Sadece eleştirmekle yetinmeyip aklım erdiğince çözüm önerilerimi de aktarmaya çalışıyorum.