12 Eylül felaketi

 

Neoliberal politikaların uygulanması...Bu sömürü sistemine dönek solcuların eklemlenmesiyle “liberal sol” denilen garabetin önünün açılması...Cumhuriyet’in ne kadar kurucu değeri varsa yok edilmesinin miladı olması...Türkiye’nin Atlantik sisteme çok daha bağımlı hâle getirilmesi...Cumhuriyet’in tüm maddi kazanımlarının  ve KİT’lerin özelleştirme denilerek birilerine peşkeş çekilerek yağmalanması...Atatürk diye diye Atatürk’ün bütün eserlerinin aşındırılması ve yozlaştırılması...Siyasi partilerin kapatılması...Belirli bir süre de olsa siyasetin ve siyasetçinin yasaklanması...Çocuk yaştakilerin idam edilmesi...İşkenceli sorgular, şüpheli ölümler...ABD’nin “yeşil kuşak” projesi kapsamında Türkiye’de ılımlı İslâmcı politikaların uygulanabilmesi için İslâmcı siyasetin önünün açılması...Üniversitelerin perişan edilmesi, bilimin bitirilmesi...Türk siyasetinin dengesiyle oynayarak bugünlere zemin hazırlanması...ABD’li generalin biri istiyor diye Yunanistan’a taviz üstüne taviz verilmesi...Siyasetin ve siyasetçinin kalite ve seviyesinin düşmesinde başat rol oynanması...

***

Geçtiğimiz Cumartesi, 12 Eylül 1980 tarihli ABD destekli darbenin 40. yıl dönümüydü. 
Bu darbe, Türkiye’ye ve Türk halkına yukarıda saydıklarıma ilave olarak sayısız kötülük yapmış ve ülkeyi onlarca yıl geriye götürmüştür. 
Aklımın ve yüreğimin bütün gücüyle lanetliyorum!

***

12 Eylül darbesi, tüm diğer darbeler gibi ABD’nin işidir. Türkiye’deki askerî darbeleri yakın zamanda kaleme aldığım bir yazı dizisinde ayrıntılı olarak incelemiştik. Kişisel kanaatim Türkiye’de yapılan tüm darbelerde ABD’nin rolü olduğudur.

12 Eylül gerici ve faşist darbesi 27 Mayıs ve 12 Mart darbelerine mukayeseyle çok daha kötü ve telafisi çok zor sonuçlar doğurmuştur.  
Yaptığı en büyük ve affedilmez tahribat ise neoliberal politikaların uygulanması ile birlikte Türk insanının yapısını bozmasıdır.

Türk halkı 12 Eylül ve sonrasında yozlaşan siyaset ve devlet yönetiminden çok olumsuz etkilenmiş, neredeyse “genetiği bozulmuştur”. Toplumun fevkalade üstün hasletleri inanılmaz bir hızla yıpranmış ve aşınmıştır.

***

ABD destekli olarak özellikle 1970’li yılların ikinci yarısında ülkede terör çığrından çıkarılmış, oluk oluk kan akıtılmıştır. Yapılan bu planlı alçaklık memlekette temel tüketim maddeleri ve gıdaların temininde sıkıntılar yaratılarak desteklenmiştir. 
Halk ‘canından bezdirilmiş’ ve adım adım darbe ortamı hazırlanmıştır.

ABD’liler darbeyi birbirlerine “Our boys done (Bizim çocuklar başardı)” şeklinde haber vermişlerdir. 
İlave yoruma gerek var mı?

***

Darbeyi yapan cuntanın elebaşı Kenan Evren, darbenin yapılmasının en büyük gerekçesi olarak “anarşiyi” yani terörü göstermiştir. 
Ülkede asayişin sağlanmaması, terörün önlenmemesi ve darbe zemininin oluşmasına sessiz kalmalarının vebali üzerlerindedir.

Süleyman Demirel bu elebaşına sorduğu şu sorunun cevabını ise alamamıştır: 
“12 Eylül’de elinizde olan tüm imkânlar 11 Eylül’de de vardı. O hâlde akan kanı niye durdurmadınız?”

(Demirel’in cuntanın başıyla yaptığı bu görüşmeyi önümüzdeki Salı günkü makalemde ayrıntılı olarak yazacacağım).

***

12 Eylül ve onu yapanlar tarihin sayfalarında hak ettikleri yeri almışlardır. Tarihin şaşmaz yargısı ve halkın vicdanı onları mahkûm etmiştir.

Artık anlamak gerekmektedir: Hiçbir darbe ülkeye hayır getirmez. Ve de darbe sadece askerî olmaz. 

Eğer sivil bir iktidar ülkenin rejimini değiştirmeye kalkar, devletin kurucularıyla kavgaya girer ve hatta hakaret eder, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırır, parlamentoyu işlevsiz hâle getirir, orduyu ve hukuku siyasileştirirse bunun adı sivil darbe olur.

Hâsılı, darbe darbedir; askerî-sivili, sağcısı-solcusu olmaz. Ülkeye aynı derecede zarar verir. 

Ülkemizde demokratik kurum ve kuralların eksiksiz olarak uygulanacağı günlerin özlemiyle...

 

 

 

  • Mehmet S. Nane

  • 19 Eylül 2020

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

CELÂL Soycan 19 Eylül 2020

Sevgili Mehmet; 22 Eylül elbette bir askeri darbe olarak kirli bir sürecin kapısını açtı; ama hayatın diyalektigidir ekonomi liberalizme kırılırken sosyoloji ve kültür de kırıldı. Makro siyasetin kılıfı parçalandı, mikro siyaset alanları açıldı: Çevre sorunu, kadın sorunu, cinsellik, etnisite...hatta 12 Eylülden sonra Türk edebiyatında öykü ve şiirin akışı değişti; sol siyasetlerde mutlak bir ıdeolojik çöküş gibi daha köklü kırılmalar...Böylesi süreçlerin her zaman öngörülen sınırlarda kalmadığını biliyoruz; meselenin siyaseti aşan dinamik yanları var ve oralarda olumlu sonuçlar olmuştur.Tarih ve hayat bütün kırılma anlarında aynı zamanda beklenmedik çıkışlar için imkan hazırlar.Uzunca konuşuruz.Selam, sevgi.

CELÂL Soycan 19 Eylül 2020

Ek not: 12 Eylül. Makro siyaset alanını daralınca, o zamana kadar rastlamadık ölçüde iç muhasebe için zaman kazanıldı, bu hem siyasette hem de kültür ve sanatta oldu.Mesela 80 dönemi sanatın kendi aslı alanında neligine dair cok verimli birtartisma çok köklü bir özeleştiri başlattı bugün 80 şiiri dediğimiz modern anlamda ve siyasetin tokezletmefigi şiire buradan girdik.oyku ve romanda da oldu bu.Siyaset ise kendince olumlu dersle çıkardı, ki uzun bir mevzudur.Tekrar selam,sevgi...

Mert Özge 20 Eylül 2020

12 Eylül 1980 darbesini yapan askersel cuntayı ilk tanıyan ülke Pakistan idi. Pakistan’da da seçilmiş devlet başkanı Zülfikar Ali Butto’ya devirip iktidarı ele geçirerek İslamcı cunta kuran Muhammed Ziyâ ül Hak vardı. İslamcı siyasetin o dönemki merkezi olan, Necmettin Erbakan’ın genel başkanlık yaptığı Millî Selâmet Partisi ve partinin gençlik kolu gibi çalışan (başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm AKP’lilerin yer aldığı) Akıncılar Derneği de Ziyâ ül Hak’a destek vermişlerdi. Daha yakın geçmişe gidelim; Mali’deki askersel cuntaya ilk ziyareti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yapmıştı. AKP’nin eski ortağı FETÖ’nün elebaşı Fetullah Gülen’in Kenan Evren’i destekleyen tutumuna değinmiyorum bile! Mısır’da Mursi’nin general Sisi tarafından devrilmesine karşı kıyameti koparanlar geçmişte kendi siyasal düşüncelerine uygun askersel darbe olunca hararetle alkışladılar! Kendinden önceki Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet Partisi iktidarlarının RABITA denilen Suudi Arabistan kaynaklı örgütü destekleyen icraatlarını Kenan Evren cuntasının sürdürdüğünü de unutmamak gerekir ki bunu ortaya çıkaran rahmetli Uğur Mumcu’dur. Darbeye nasıl karşı çıkacağımızı ve demokrasiyi nasıl savunacağımızı bizlere öğretmek bu ikiyüzlü din bezirgânı siyaset hokkabazlarının düşmez! Bu ikiyüzlü, siyasal ahlaktan yoksun din bezirgânlarını palazlandıran 12 Eylül faşist cunta diktatörlüğüdür! Yatacak yerleri yok!

Mehmet S. Nane 20 Eylül 2020

Celâl Abi, değerli yorum ve katkılarınıza teşekkürler. Her zamanki gibi konuyu çok yönlü bir bakış açısıyla ve tüm cepheleriyle değerlendirmişsiniz. En kısa sürede görüşmek dileğiyle selam, sevgi, saygılar.

Mehmet S. Nane 20 Eylül 2020

Mert’ciğim, görüşlerinin tamamına katılıyorum. Her konuda olduğu gibi maalesef askerî darbeler söz konusu olduğunda da bizim iki yüzlü siyaset bezirgânları “Senin darben kötüdür benim darbem iyidir“ yaklaşımıyla hareket ederler. Tartışmasız olarak niteliğine bakmadan tüm askerî darbelere karşı olunması gerekmektedir.

Mert Özge 29 Eylül 2020

1 hafta gecikmeyle de olsa eklemek istediğim bir bilgi daha var: Recep Tayyip Erdoğan’ın dostlarından birisi de Sudan’da 30 yıl egemen olan İslamcı cuntanın elebaşı Ömer el-Beşir idi.

Mehmet S. Nane 29 Eylül 2020

Mert ilave bilgi ve hatırlatmaya teşekkürler.

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right