Demirel: “Ufunetimi* boşalttım...”
Geçtiğimiz Cumartesi günü 12 Eylül darbesini kısaca inceleyen bir makale yazmıştım. Bugün de Süleyman Demirel’in 12 Eylül darbesinden sonra yaşadığı bir olayı, bir defa daha kayda geçmesi için kaleme alıyorum.
***
12 Eylül 1980 darbesinden sonra malûmunuz siyasilerin kimine 5, kimine de 10 yıl siyaset yasağı getirildi. Bu 10 yıl yasak getirilenlerden biri de Demirel’di.
Siyasetçiler yasaklıyken ve kendilerine tek bir söz söyleme hakkı tanınmazken darbeyi yapan cuntanın lideri Kenan Evren halkın karşısında her fırsatta hepsi hakkında atıp tutuyordu!
Meydanlara çıkıyor, başta Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit olmak üzere söylemediğini bırakmıyordu.
Siyasilere “Tencereyi pisletmek” tarzı uygunsuz sözlerle saldırıyordu.
Söylediğim gibi hiçbir siyasetçi ne bir açıklama yapabiliyor ne de bir tek sözleri basında yayımlanabiliyordu.
Siyasilerin eli kolu bağlıydı ve “netekim Kenan” için atış serbestti. İnfaz ettirdiği idam mahkûmları için “Asmayalım da besleyelim mi” diyebilen şahsın mertliği ve adalet anlayışı buydu.
Muhatabı susarken arkasından konuşmak!
***
Zaman içinde kamuoyu baskısı öyle yoğunlaştı ki zamanın Başbakanı Turgut Özal siyasi yasakların kalkması için referandum yapmak zorunda kaldı.
Türk halkı 6 Eylül 1987 tarihinde sandığa giderek %49,9’a karşılık %50,1 kılpayı farkıyla yasakları kaldırdı.
Zaten eski siyasilerin partileri hazırdı. Demirel değerli siyasetçi ve her zaman “emanetçi” olduğunu söyleyen Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un yerine Genel Başkan seçildi.
Ecevit de eşinin Genel Başkan olduğu Demokratik Sol Parti’nin Genel Başkanlık koltuğuna oturdu.
Doğal olarak siyasi çalışmalara başladılar ve Demirel seçilmesi vesilesiyle o tarihte Cumhurbaşkanı olan Kenan Evren’e DYP Genel Başkanı olarak ilk ziyaretini yaptı.
***
Saatler süren ziyaretin ardından dışarıya ferahlamış ve hafiflemiş olarak çıkan Demirel arkadaşlarına sadece şu 2 kelimeyi söyledi:
“Ufunetimi boşalttım..."
***
Böyle söylemişti; çünkü o ziyarette neredeyse sadece Demirel konuşmuş, Evren dinlemişti. Demirel yaptığı konuşmaları daha sonra ayrıntıları ile yakın çevresine anlatmıştır.
O görüşmede bence Demirel’in Evren’e en önemli sorusu şudur:
"12 Eylül tarihinde tamamen yok ettiğiniz terörü aynı yetkiler elinizdeyken neden 11 Eylül’de bitirmediniz?”
Öyle ya, ülke 11 Eylül 1980 tarihinde demokrasiyle yönetilmesine rağmen sıkıyönetim vardı ve görevdeki meşru Başbakan istediğiniz tüm yetkileri vermişti. Neden önlemediniz, hesabınız ne idi?
Bu kesinlikle doğru ve haklı bir sorudur. Evren, bunun cevabını veremediği gibi vebalinin altından da kalkamamıştır.
Bu ziyarette Demirel ayrıca devlet yönetiminde yapılan hataları da uzun uzun anlatmıştır. Bir ara, sözü yasaklı olduğu ve konuşamadığı dönemde Evren’in arkasından yaptığı konuşmaların yakışıksızlığına getirerek muhatabına hak ettiklerini de söylemiştir.
Yıllardır uğradığı haksızlıkları bir bir yüzüne vurarak içini boşaltmıştır.
Ve Evren, hem de Cumhurbaşkanlığı koltuğunda otururken, bu söylenenlere en ufak mantıklı bir karşılık verememiştir!
***
Demirel’i seversiniz, sevmezsiniz; sözlerine inanırsınız, inanmazsınız. Fakat ben olayların yukarıda Demirel’in anlattığı biçimiyle birebir, aynen yaşandığına inanıyorum.
Bir kişinin hatırını kırmak, ona haksızlık yapmak, yetmez gibi arkasından konuşmak yakışıksızdır, ayıptır. Yapana onur vermez; bilâkis küçültür. Hele ki karşıdaki kişi konuşmuyor ya da konuşamıyorsa.
Süleyman Demirel’e rahmet diliyorum.
*Ufunet: İrin, cerahat. (Kaynak: Türk Dil Kurumu Sözlüğü)
Mert Özge 22 Eylül 2020
Umarım bundan sonra bizim de ufunetimizi boşaltacağımız günler gelir.
Mehmet S. Nane 22 Eylül 2020
Hiç şüphen olmasın Mert. Siyasetçiler bazen kibirden unutsa da halk daima son sözü söyler.
Nur Gonen 23 Eylül 2020
Ancak Demirel gibi büyük bir siyaset adamı, Evren gibi küçük bir yaratığın daha da küçülmesini sağlayabilirdi. Tek bir soruyla devrilen bu küçük yaratık ne yazık ki yaptığı büyük kötülüklerle ülkemizin kaderinde çok etkin bir rol oynadı ve hesabını bile vermeden gitti.
Mehmet S. Nane 23 Eylül 2020
Tarihin şaşmaz yargısından kimse kurtulamaz; darbenin başı da kurtulamadı. Evren, tarihin utanç sayfalarına kaydedildi.