Hans Fallada

 

Roman okumanın kişiye verdiği zevkin yanı sıra, okuyanın dünyasını zenginleştirdiği düşüncesindeyim. Ayrıca iyi bir roman okumanın, bir insanın alabileceği sosyal hazların ilk sıralarında yer aldığına inanıyorum.

Bugün biraz romandan bahsedelim istiyorum...

***

Hans Fallada, büyük bir Alman romancısıdır. Asıl ismi Rudolf Wilhelm Friedrich Ditzen olan sanatçı romanlarında bu ismi yerine takma isim kullanmayı tercih etmiştir.

1893 yılında doğan Fallada, iyi bir aileye mensuptu. Babası eğitimli bir kişiydi ve Anayasa Mahkemesi Üyeliği görevine kadar yükselmişti.  
Yazar, babasının çocukluğunda kendisine ve kardeşlerine evde yüksek sesle Shakespeare ve Schiller okuduğunu hatırlamaktadır. 
Bu ifadeden, doğuştan gelen edebiyat ve yazarlık yeteneğinin babası tarafından beslendiğini de anlıyoruz.

***

Yazar, 1909 yılında henüz ergenlik çağındayken bir kaza geçirmiş ve ardından da tifoya yakalanmıştır. Bu son derece şanssız sağlık sorunlarından dolayı çok genç yaşlarında ağrı kesici ilaçlar kullanmaya başlamıştır. Maalesef bu ilaçlar zaman içerisinde uyuşturucu bağımlılığına dönüşmüş ve bütün hayatını olumsuz yönde etkilemiştir.

Ergenlik ve ilk gençlik dönemi oldukça sorunlu geçen yazar, 1911’de, sadece 18 yaşındayken bir düelloda arkadaşını öldürür. Bunun üzerine tutuklanır ve psikiyatri tedavisi görür.  
Bu durum, zaten kırılgan olan ruhsal durumunu oldukça kötü etkiler. 
Bu olaydan 3 sene sonra 1914’te orduya yazılır fakat askerliğe uygun bulunmayarak kısa sürede terhis edilir.

Çok genç yaşında düştüğü bu sarmal yüzünden defalarca intihara teşebbüs eder ama kurtarılır.

***

Hayatındaki bu karmaşa içinde 1920 yılında ilk romanını yayınlar. İkinci romanı 3 sene sonra gelir. Fakat bir yandan eserler üretmekte, diğer yandan da uyuşturucuyla boğuşmaktadır. Uyuşturucu satın almak için zimmetine para geçirir ve 3 ay hapis yatar. Hayatını kazanmak için çok sayıda değişik iş yapar.

Maragarete Issel’le 1929’da evlenmesi ile hayatı düzene girer ve bir yerel gazetede iş bulur. Bu dönemde biraz daha dinginleşmiş olarak yeni eserler yazmakta ve yayınlamaktadır.

İlk büyük çıkışını 1932 yılında yazdığı “Küçük Adam Ne Oldu Sana” isimli şaheser kitabıyla yapar.

Takvimler yavaş yavaş 1933’e yaklaşmaktadır ve Almanya’da çoktandır ayak sesleri duyulan Nazilerin iktidara gelmelerine çok az bir zaman kalmıştır.

Nazilerin iktidara gelmesinden sonra 1934 yılında bu kitap filme çekilir. Yazarın Nazi yönetiminin tepkisine maruz kalması gecikmez. Sorgulanır ve bir süre hapis yatar.

***

Nazilerden büyük baskı görmesine rağmen neredeyse her yıl bir kitap yazarak üretkenliği devam eder. Naziler yüzünden büyük sıkıntılar çeker. Yapılan telkinlere rağmen Almanya’yı terk etmeyi kabul etmez.

Bu dönemde alkole de başlar ve alkol bağımlılığına doğru sürüklenir. Hayatındaki ve sağlığındaki tüm olumsuzluklara rağmen aralıksız üretmeye devam etmektedir. Otobiyografisi sayılabilecek “Ayyaş” romanını da bu dönemde, 1944 yılında yazar.

Savaşın sonunda ikinci defa evlenir ve bir başka şaheseri olan “Herkes Tek Başına Ölür” eserini 1946’da tamamlar. 
Bu son eseridir ve Şubat 1947’de henüz 54 yaşındayken alkol ve uyuşturucudan zayıf düşen kalbi dayanamaz ve geçirdiği kriz sonucu hayata veda eder.

***

Hans Fallada, çeşitli işlerde çalıştığı ve sürekli halkın arasında yaşadığı için o dönemin Alman toplumunu çok iyi gözlemlemiştir. Romanlarında da işte bu sıradan insanların günlük hayatlarını yazmıştır. 
Roman dilindeki akıcılık, karakterlerin sahiciliği ve eserin daha ilk anda okuyucuyu yakalamasında bu gözlemciliğinin de etkisi olduğunu düşünüyorum.

***

Bu önemli romancının yukarıda ismini verdiğim 3 romanını da okudum. Hiç tereddütsüz sizlere de kuvvetle tavsiye ederim.

Hele ki benim gibi o tarih dönemine meraklıysanız sizin için harika bir edebiyat şöleni olacaktır.

 

 

  • Mehmet S. Nane

  • 22 Ekim 2020

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right