Haruki Murakami



Bir romancı düşününüz. İlk romanını 30 yaşındayken yazıyor ve bu ilk eser ödül alıyor. Ardından yazdığı ikinci, üçüncü ve neredeyse her romanı başka bir ödüle değer bulunuyor. 
Çok kısa süre içinde de Japonya ve dünyanın 20. yüzyıldaki en büyük romancılarının arasına giriyor. Kimden bahsettiğimi anladınız elbette: Haruki Murakami.

***

Haruki Murakami, Japonya’nın Kyoto şehrinde doğdu. Gençliğinin büyük bölümü doğduğu kent yerine Kobe’de geçti. Drama alanında aldığı üniversite öğrenimini 1975 yılında Tokyo’daki Waseda Üniversitesi’nde tamamladı. Öğrencilik yıllarında sonradan evleneceği Yoko ile tanıştı. Batı edebiyatına ve müziğine olan ilgisi de bu dönemde başladı.

Üniversiteden mezun olunca eşiyle birlikte Tokyo’da bir caz klübü açtılar ve 7 yıl boyunca işlettiler.

Murakami’nin “Rüzgârın Şarkısını Dinle” isimli ilk kitabı 1979’da yayınlandı. Bu kitabın ve daha da önemlisi yazarın edebiyat dünyasına katılmasının oldukça ilginç bir öyküsü vardır.

Haruki Murakami, stadyumda beyzbol maçı izlerken aniden içinde bir roman yazma isteği hisseder ve kafasında bu düşünceyle maçı sonuna kadar seyreder. Eve gittiğinde masanın başına oturur. 
Sonuç, Gunzou Edebiyat Ödülü’nü kazanan bir ‘ilk eser’dir.

Bu tarihten 3 yıl sonra, 1982’de ikinci romanı “Yaban Koyununun İzinde” yayınlandı. Yazar, bu romanıyla Yeni Yazarlar Noma Edebiyat Ödülü’ne değer görüldü.

İlk iki kitabı ödül alan Murakami’nin üçüncü kitabı “Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu” 1985 senesinde basıldı ve bu eser de Tanizaki Ödülü’nü kazandı.

***

Yazar, ikinci ve üçüncü kitabında okurun karşısına fantastik kurgularla çıkarak onları sarstı. Bu eserleri, “Dali’nin çılgın eserlerini andıran absürd ögeler” gibi tanımlamalarla anıldı.

O dönemlerde Murakami, aşırı derecede Batıcı olduğu, üstelik Amerikan kültürünün etkisinde kaldığı eleştirilerine yoğun olarak muhatap olmaktadır. Gelenekçi-muhafazakâr Japonlar onu hâlâ görmezden gelmekte hatta yok saymaktadır.  
Fakat bu durum genç Japon okurunun edebiyat dağarında ve gönlünde çoktan yerini almasına engel teşkil edememiştir.

Murakami, yazarken zorlanmadığını şu sözlerle ifade etmektedir:

“Güzel bir hikâye okurken durmadan okumaya devam edersiniz. Ben de iyi bir hikâyeyi yazmaya başladığımda durmaksızın yazmaya devam ediyorum.”

***

Yazar, ülkesinde yaşadıklarının da etkisiyle ortam değiştirmeye ihtiyaç hissederek 1986’da Amerika’ya yerleşti. Princeton ve Tufts üniversitelerinde ders veren Murakami, bir yandan da roman yazmaya devam ediyordu.   
Arta kalan zamanlarında da İngilizce’den çeviriler yapmaktaydı.  
Eserlerini çevirdiği yazarlar arasında, F. Scott Fitzgerald, J. D. Salinger ve Raymond Chandler bulunmaktadır.

Haruki Murakami’nin bütün dünya tarafından tanımasını sağlayan ve 16 dile çevrilen kitabı “İmkânsızın Şarkısı” Amerika’dayken 1987 yılında geldi. Bu kitap 3 milyonun üzerinde satarak muazzam bir başarı yakaladı.

“Zemberekkuşu’nun Güncesi” 1995 yılında çıktı ve artık mutadı öldüğü üzere, bu kitabı da ödül kazandı: Yomiuri Edebiyat Ödülü.

Bu kitap ödül kazanmıştı ama bazı Japonları inanılmaz öfkelendirmişti. Çünkü kitapta II. Dünya Savaşı’nda Japon ordusunun Çin ve Mançurya’da yaptığı katliamları anlatıyordu.

Murakami bu kitaba nasıl başladığının ve yazdığının hikâyesini şöyle anlatır:

“Neler olacağını ben de bilmiyordum ama artık o savaş günlerini görmezden gelme şansımın kalmadığının da farkındaydım. Bir ucundan başladım, bir planım olmadan...”

***

ABD’de 9 yıl yaşayan Haruki Murakami, artık sıla hasreti çekmeye başlamıştı. Bu duygular içindeyken 1995 yılındaki Kobe depremi memleketine dönme kararı vermesine yol açtı.

20 Mart 1995 yılında yazar kendisini derinden sarsan ikinci bir olay yaşadı. Fanatik bir örgüt Tokyo metrosuna sarin gazıyla saldırıda bulundu. 
Murakami, pek çok kişinin yaralanması ve 13 kişinin ölümüyle sonuçlanan bu terör eyleminden sonra yaralı olarak hayatta kalan çok sayıda kişiyle birebir görüşmeler yaptı.

***

Tam 6 ay boyunca, günde 5 saat yazarak tamamladığı “Sahilde Kafka” 2002’de yayınlanarak büyük beğeniyle karşılandı ve dünyadaki tanınırlığını daha da artırdı.

Haruki Murakami, 1986 yılında Amerika’ya gitmesine yol açan kişi ve olaylara yaşı ilerledikçe daha hoşgörülü bir tavır geliştirmeye başladı. 
Fakat yine de bazı “tip” kişilerden hiç hazzetmemektedir. Bunlar romanlarında zaman zaman akademisyen ya da politikacı olarak boy göstermektedir. 

Yazar, onlarla ilgili, sözünü sakınmadan, “Sürekli televizyon ekranlarına çıkarak her konuda oturaklı laflar söylemeye bayıldıklarını, gerçek yaşama, insanlığa ve doğrulara saygısı olmayan sığ insanlar” olduklarını söylemektedir. 
Ve...Şunu ilave etmektedir:

“İnsanlar neyi hayal ederlerse etsinler, ne kadar zorlanırlarsa zorlansınlar olduklarından farklı bir şeye dönüşemez. Hepsi bu!” 

(Haksız mı sizce?)

***

Haruki Murakami’nin yayınlanmış 12 romanı, 3 öykü kitabı ve 2 adet araştırması bulunmaktadır.

Bu romanların tamamı Türkçe’ye çevirildi ve tümünü de büyük bir edebiyat lezzeti alarak okudum. Tüm okurlara kuvvetle tavsiye ederim.

***

Haruki Murakami’ye bir okuru olarak bana yaşattığı doyumsuz edebiyat ve roman okuma lezzeti için müteşekkirim. Kendisine uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum.

Yazının sonunda Murakami’nin çok anlamlı olduğunu düşündüğüm sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Neyin en iyi olduğunu kim söyleyebilir? İşte sırf bu nedenle, mutlu olma şansı nerede karşınıza çıkarsa, başkalarını hiç umursamadan yakalayın onu.  
Zamanla anladım ki böyle bir şans hayatta iki, üç defadan çok çalmıyor kapımızı ve eğer onu elimizden kaçırırsak ömür boyu pişmanlığa mahkûm oluyoruz.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  • Mehmet S. Nane

  • 19 Kasım 2020

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right