Edebiyatın da batsın, sen de...
Değerli okurlar, sıcak gündem, bazı yazıların gecikmeden yazılmasını zorunlu kılıyor. Bu sebeple, bugünkü makalemi yazmış olmama rağmen aynı günde ikinci bir yazıyla yine birlikteyiz.
***
Önceki gün medyaya bir haber düştü: “Leyla” isimli bir hesaptan, yazar Hasan Ali Toptaş’la ilgili cinsel taciz iddiaları gündeme getirildi.
Bu şahsın kitaplarını beğeniyle okumuş hatta eşine-dostuna armağan etmiş bir kişi olarak iddialara inanmak istemedim.
Fakat o da ne, Toptaş’tan “Kamuoyuna” başlıklı bir özür açıklaması gelmez mi...
***
Açıklamada şunları söylüyor:
“İnsan eril failliğin ne olduğunu anlayana kadar karşı tarafta ne büyük yaralar açtığını bilmeden, farketmeden, düşünmeden hatalar yapabiliyor. Failliğin ne olduğunu bugün kadınlardan öğreniyoruz. Bilmeden, farkında olmadan yaptığım davranışlar nedeniyle kırdığım, üzdüğüm, yaraladığım bütün insanlardan samimiyetle özür diliyorum.”
***
Bu ipe sapa gelmez açıklamayı okuyunca, inanmak istemesem bile Toptaş’ın bu haltı yediği kesinleşmiş oldu...
***
Değişik kadınlardan ardı ardına yapılan açıklamalarla öğrendik ki “20 civarında” kadın bu şahıs tarafından cinsel tacize hatta saldırıya maruz kalmış.
Bu ahlâksızlığı dile getiren tüm kadınları cesaretlerinden ötürü kutluyorum. Sayelerinde yazarlığına bakıp da adam zannettiğimiz bir şahsın insanî sefaletini ve pespayeliğini öğrenmiş olduk.
***
Tam da bu konuda yazacakken, sabah saatlerinde Cumhuriyet ve benim de makale yazarı olduğum Güney gazetelerinde değerli kardeşim Abidin Yağmur’un haberini okudum.
2020 yılında Hasan Ali Toptaş’a verilen Mersin Kenti Edebiyat Ödülü geri çekilmişti!
Abidin, çok güzel hazırladığı haberinde Ödül Değerlendirme Kurulu Üyesi Celâl Soycan’la da görüşmüştü. Celâl Abi, bu konuda şunları söylemiş:
“Bu son derece ağır bir durum. Değerlendirme Kurulu olarak dünden beri konu üzerinde konuştuk ve ödülün geri alınması konusunda mutabık kaldık. Çünkü Hasan Ali Toptaş ile ilgili bu iddiaları yok sayamayız, hoş göremeyiz, görmezden gelemeyiz. İnsani, ahlaki, vicdani, edebi sorumluluğumuz gereği Toptaş‘a verdiğimiz ödülü geri çekmeye karar verdik.”
Kurulun tavsiyesi üzerine, hiç gecikmeden, bugün MTSO’nun ödülü geri çektiğini öğrendim.
***
Bu arada, yapılan pespayeliğin sürekli olduğunu, “20 civarında kadın” açıklamalarından öğrendik. Demek ki bu iğrençlik, sistemli bir utanmazlık ve pişkinlikle yapılmış...
***
Şimdi gelelim, 62 yaşında olan Toptaş’ın baştan sona sorunlu ve bana göre “beş para etmez” özür açıklamasına.
Bu kişi, “İnsan eril failliğinin ne olduğunu anlayana kadar” hatalar yaptığını söylüyor. Gelen bilgilerden öğrendiğimize göre bu olaylardan biri 2011 yılında yaşanmış.
Yani Toptaş 53 yaşındayken!
Adama sormazlar mı, “Sen ne biçim bir adammışsın ki 53 yaşına kadar ‘eril failliği’ anlayamamışsın! Demek ki o yaşa kadar tüm kadınlar için büyük bir tehlike oluşturmuşsun!”
Toptaş açıklamasında okuyanı hayrete düşüren ve çileden çıkaran bir şey daha söylüyor: “...bilmeden, farkında olmadan yaptığım davranışlar...”
Yuh olsun sana...Yazıklar olsun senin sözde “edebiyatçı/sanatçı” duyarlılığına...
Kadına cinsel tacizde bulunuyorsun, bu yaptığın iğrençlikle kadını aşağılıyorsun, acı çektiriyorsun, korkutuyorsun, psikolojik travma yaşatıyorsun, kendisini cinsel meta olarak hissettiriyorsun, utandırıyorsun ve tüm bu rezillikleri “farkında olmadan" yaptığını söylüyorsun...
Utanmaz adam!
***
Toptaş’a, kadınlara yaptıklarından, bu rezil yüzünü toplumdan gizlediğinden ve edebiyatçılık/yazarlık kimliği ve konumunun arkasına sığınarak bu hayasızlıkları yaptığından dolayı çok öfkeliyim...Öyle böyle değil...
Kendime, okura ve yazıya duyduğum saygıdan dolayı içimden gelenleri yazamayacağım.
***
Şu geçici hayatlarımızda bir tek değer vardır ki, o yoksa eğer, kim olunduğunun ve ne yapıldığının hiçbir önemi yoktur.
Mevki, isim, şöhret, başarı, para, makam, servet...
Metelik etmez...
O değer ise "insan" olmaktır.
İnsan olmak içinse ahlâk ve vicdan gerekir.
Ahlâk ve vicdan yoksunları on ömür de yaşasalar, yüz ömür de hiç fark etmez. Yaşarken de, bu dünyadan geçip gittiklerinde de "insan" oldukları söylenemez...
***
Değerli kadınlarımız: Sizler, son yıllarda dozu çok artan bir biçimde her türlü erkek şiddetine uğruyorsunuz. Maruz kaldığınız şiddet sonucunda canınızı veriyorsunuz.
Lütfen sessiz kalmayınız. Yapılan her çeşit erkek zorbalığının sorumluluğu ve utancı size değil, bunu yapan zavallı alçaklara aittir.
Lütfen unutmayınız. Yalnız değilsiniz.
***
Toplumdaki yeri, statüsü ve mesleği ne olursa olsun hiç kimsenin, hiçbir konuda kadına şiddet uygulamaya, cinsel ya da başka konularda tacizde bulunmaya hakkı yoktur.
Bunu yapanlar muhakkak ifşa edilmelidir. Bu hastalıklı ruhlar toplumdan soyutlanmalı ve yalnızlaştırılmalıdır.
Bazı kendi içinde kapalı erkek egemen yapı ve topluluklarda bu nevi rezilliklerin üstünün örtüldüğünü biliyoruz.
Bu karartmalarda bulunanlar, en az eylemi yapanlar kadar suç ve sorumluluk sahibidir.
***
Bitirirken, Hasan Ali Toptaş isimli bu şahsa verilen ödülü geri çekerek, Mersin’in isminin bu şahısla birlikte anılması utancından bizi koruyan başta değerli dostum Celâl Soycan olmak üzere, Mersin Kenti Edebiyat Ödülü Danışma Kurulu’ndaki tüm arkadaşlarıma ve MTSO Başkanı değerli dostum Ayhan Kızıltan’ın şahsında, yönetim kurulunda görev yapan tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Önemle belirtmeliyim: Bu konuda en ufak tereddüde düşmeden ve saniye kaybetmeden tepki verilmiş olması çok önemli ve değerlidir.
Yorumlar
Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın