Deniz; yine deniz, hep deniz...
Geçtiğimiz günlerde, ülkelerin savunma harcamalarına ayırdıkları bütçe ile ilgili rakamlar açıklandı.
Listede ABD, her zaman olduğu gibi ilk sırada. Yıllar itibarıyla AB ülkelerinden Fransa, Almanya, İtalya ile topluluktan ayrılan İngiltere ilk 10-12 arasında yer alıyorlar.
(Yani Türkiye’ye düşmanca tavırlarını artıran Batı emperyalizmi silahlanmasını aralıksız ve artırarak devam ediyor.)
2021 yılına bakıldığında en çarpıcı artış Yunanistan’da. Savunma bütçelerini tam 5 kat artırarak 5,49 milyar avroya yükseltmişler. Bu rakamın GSYH’ye oranı %2,58.
Bu tür harcamalarda miktar elbette önemlidir ama savunmaya ayrılan paranın ilgili ülke GSYH’sine oranı o ülkenin niyetini açığa çıkarır.
Yunanistan, 2021’de ABD’den sonra en fazla oransal artışı yapan ülkedir.
Bu ülkenin %2,58 oranına karşı Türkiye %1,89’da kalmıştır.
***
Yunan Başbakanı Mitsotakis, konu hakkında çok açık konuştu: “Bu büyük artış, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yle yaşanan gerginlik üzerine yapılmıştır.”
Yunanistan, bu bütçeyle Fransa'dan 18 Rafale tipi uçak, helikopter ve insansız hava araçları alacağını ve F-16 filosunu güncellemeyi planladığını açıkladı.
Doğu Akdeniz’le ilgili en önemli bölümü de 4 fırkateyn alacaklarını açıklamaları oldu.
***
Lafı dolandırmadan söyleyeyim: Türkiye, savunma sanayisi bütçesini muhakkak artırmalıdır. Bunu da yerli silah üretimine hasretmelidir.
Normal bir artıştan bahsetmiyorum; kısa vadede çok yüksek ve bir anlam ifade edecek artıştan bahsediyorum.
Türkiye’nin; savaşmamak için, barışı korumak için millî kaynaklara dayanan harp sanayisinin çok büyümesine ihtiyacı vardır. Güçlü bir Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye için olmazsa olmazdır.
Millî silah ve vasıtalarla donatılmış, eğitimli, güçlü ve daima hazır olan bir ordu Türkiye’nin en büyük teminatıdır. Böyle bir kuvvet caydırıcı olacağından, muhatabın savaşma niyet, heves ve cesaretini azaltacaktır.
İşte, güçlü ordu salt savaşmak için değil, barışın tesisi ve idamesi için de bu sebeple gereklidir.
ABD, AB ve Yunan düşmanlıklarını bas bas bağırıyor ve Türkiye’ye o şekilde davranıyor. Bu müttefikler (!), millî silah ve donanıma sahip, eğitimli, güçlü ve harbe daima hazır bir ordumuz olduğunu bilmelidir. Böylece olmayacak hayal ve rüyaları daha başlamadan biter.
***
Kapsamlı ama çok kapsamlı ve çok titiz bir çalışma yapılmalıdır. Bu çalışmada Türkiye’nin millî silah öncelikleri belirlenmeli, savunma sanayisine büyük miktarlarda yatırım yapılmalıdır.
Bu yatırım ve harcamalar kaç yıl gerekiyorsa o kadar devam ettirilmelidir. Çünkü konu sadece biz değil, bizden sonraki nesillerdir. Vatanımızda ve bu zor coğrafyada ayakta kalmanın yegâne yolu budur.
Bizlerin ve sonraki nesillerin Ana Vatan ve Mavi Vatan’da rahatça yaşayabilmeleri, millî güvenlik sorunlarının olmaması ile mümkündür. Bu da güçlü bir orduyla sağlanır.
***
Bakınız, içimizde hicrandır: Türk Hava Kuvvetleri maalesef %90-95 oranında ABD’nin teknolojisine bağlıdır. Eğer F-35’ler gelse bu oran %100 olacaktı. Bu sebeple F-35 programından çıkılmış olması çok hayırlı olmuştur; büyük imkândır. Kendi göbeğimizi kesmeli, millî harp uçağı yapmak için ne gerekiyorsa seferber etmeliyiz.
MİLGEM projesiyle başlayan süreçte Deniz Kuvvetleri’miz muazzam bir ivme yakalamıştır. Hatırlarsanız, daha evvelki yazılarımda yeni projeleri ayrıntılı olarak incelemiştik. Deniz harp sanayisine yatırımlar artarak devam etmelidir.
Kara Kuvvetleri için de benzer durum geçerlidir.
***
Türkiye’nin savunması denizlerde başlar. Bu kural özellikle Doğu Akdeniz için geçerlidir. Türkiye’nin öncelikli harp gücü ihtiyacı Deniz Kuvvetleri’ndedir. Bu kuvvete özel bir önemle eğilmek gerekir.
Yunan’ın ve AB’nin hamlelerine, ABD’nin düşmanca tutumuna en esaslı cevap, Deniz Kuvvetleri’mizin yani Donanmamızın güçlendirilmesiyle verilebilir.
Yunanistan, Almanya ve İtalya’nın yani AB’nin yaptığı son deniz haydutluğunu asla unutmamalıyız. Asla!
Tek başına bu olay bile Türk Donanması’nın önemini görmek için yeterlidir!
Türk Bahriyesi bir bütündür; Deniz Kuvvetleri, Donanma, ticari ve sivil gemilerden müteşekkildir. Sadece harp için değil, ticaret filomuzun dünya denizlerinde şanlı bayrağımızı gururla ve emniyetle dalgalandırmaları için de güçlü bir Donanma şarttır.
***
83 milyon içindeki naçiz bir yurttaş olarak, iktidardaki Cumhur İttifakı’na sesleniyorum: Lütfen, millî savunma ve harp sanayimizi güçlendirin, çok güçlendirin.
İçinde bulunduğumuz şart ve konjonktürde yapacağınız çalışmalar, hem geçmişte yazılan hem de bundan sonra yazılacak olan tüm Türk tarihine karşı görev ve sorumluluğunuzdur.
***
Ve...
Daha evvel müteaddit defalar yazarak, konuşarak ve nihayet Büyükşehir Belediye Meclisi kürsüsünden seslendiğim Mersin’i yönetenler...
Lütfen, Mersin’in denizcileşmesi konusunda inisiyatif alınız. Ülkemizin ve şehrimizin geleceği denizlerdedir.
***
Üzücü bir bilgi notu: Kendisini tanımış olmaktan büyük bir mutluluk ve onur duyduğum değerli dostum Ahmet Müfit Bayram, sevgili eşi Banu Hanımefendi'yi kaybetti. Çok üzgünüm.
Pek kıymetli Ahmet Müfit Hoca'ma sabır ve başsağlığı, Hanımefendi'ye de rahmet diliyorum.
Mert Özge 17 Aralık 2020
Dayım, denizciliğe iktidarın önem vermediğini biliyoruz ve bundan dolayı bundan söz etmeme gerek yok. Ancak muhalefet partileri denizciliğe -senin önem verdiğin kadar- önem veriyor mu?
Mehmet S. Nane 18 Aralık 2020
Mertçiğim, soruna ne yazık ki olumlu karşılık veremiyorum. Türkiye’de siyasette bir deniz körlüğü yaşanıyor. Halkı suçlamamak lazım. Siyaset kurumu bu konuyu hiç gündeme getirmiyor ki vatandaşın haberi olsun!