Enver Paşa (3)



Enver Paşa’nın en büyük hatalarından biri de Almanlara olan aşırı güveni ve onlara ordunun en üst makamlarında görev vermesi hatta ordunun can damarlarını teslim etmesiydi. 


Harp esnasında Mustafa Kemal Paşa gönderdiği raporlarla Enver Paşa ve hükümeti çok uyarmıştır. Fakat nafile!   
7. Ordu Kumandanı iken Talât ve Enver Paşa’lara gönderdiği 20 Eylül 1917 tarihli rapor ise gerçekleri bütün açıklığıyla ortaya koyan müthiş sert saptamalarla doluydu. 
(Bu raporu okumanızı tavsiye ederim.)

***

Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Orduları Grup Kumandanı Alman General Falkenhayn’la hiç anlaşamıyordu. Az evvel sözünü ettiğim raporda Falkenhayn’ın Türk askerinin kanını yok yere akıttığını ve Türk askerini feda ettiğini adeta haykırıyordu.  
Fakat İstanbul’dan ne bir ses, ne de nefes... 
Mustafa Kemal Paşa sonunda bu duruma dayanamayarak istifa edecekti...

***

Mustafa Kemal Paşa’nın Almanlarla uyuşamadığını az evvel söyledim. Bu Alman kumandanlar Türk askerine kumanda ediyorlardı fakat sadece Alman menfaatlerine göre davranıyorlardı. O ise bu duruma şiddetle karşı çıkıyordu. Bu harp sırasında bu sebeple Enver Paşa ile sık sık görüş ayrılığına düştüler ve karşı karşıya geldiler. Mizaçları uymuyordu.

Mustafa Kemal Paşa hesap-kitap adamıydı, itidalliydi; Enver Paşa ise maceracı ve aceleci.    
Mustafa Kemal Paşa gerçekçiydi; Enver Paşa hayalci.   
Mustafa Kemal Paşa devrimciydi; Enver Paşa reformist.

***

Fakat bir konuda Enver Paşa’nın hakkını teslim etmeliyiz. Memleket hizmetinde faydalı olan kişilerin önünü kapatmazdı. Mustafa Kemal Paşa’yla olan uyuşmazlıklarına rağmen ona önce Çanakkale’de, sonra da Suriye cephesinde çok önemli görevler vermişti.

I. Dünya Harbi, Osmanlı’nın kesin yenilgisiyle sonuçlandıktan sonra 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Antlaşması imzalandı. Bu imzadan birkaç gün sonra Enver, Talât ve Cemal Paşa’lar yurdu terk ettiler. 
Vatan topraklarını bir daha göremeyeceklerdi...

***

Talât Paşa Berlin’de, Cemal Paşa Tiflis’te alçak Ermeni katillerin kalleş kurşunlarıyla katledildiler.

Enver Paşa, Tacikistan’ın Belcivan bölgesinde Sovyet Kızıl Ordu askerlerinin makineli tüfeklerinin üzerine ölümü ararcasına yalın kılıç taarruz ederken isteğine ulaştı...

***

İttihat Terakki, yanlışları ve doğrularıyla artık tarihteki yerini almıştır. Bu Cemiyet içinde bulunan kişiler vatanseverdir. Bu öyle bir vatan sevgisidir ki pek çoğu bu uğurda canını vermiştir. Onlar idealist bir kuşak olarak vatanı her şeyin üstünde tuttular.

Fakat maceracı, hesapsız ve hayalci yapılarıyla büyük yıkımlara yol açtılar. En kötüsü de II. Meşrutiyet’i ilan ettirdikten sonra ne yapacaklarını düşünmemiş olmalarıydı! 
İnanılmaz ama gerçek budur! 
İktidara en ufak bir hazırlıkları yoktu! 
Yetmez gibi 13 Ocak 1913’te bir hükümet darbesiyle iktidarı ele geçirdiklerinde de ne yapacaklarını bilmiyorlardı. 
Üstelik, iktidarı tamamen ele geçirmeleri, II. Meşrutiyet’in ilanından 4 sene sonraydı. Yani bu koskoca zaman diliminde bu konuya hiç kafa yormamışlardı!

***

Şu husus da belirtilmelidir ki bazı İttihatçılar vatan sevgisi üzerinden çok aşırıya kaçan işler yapmışlardır. Cemiyet “fedailerinin” her an silaha sarılmaları buna bir örnek olarak verilebilir. Bunun sonucunda da siyasi cinayetler işlemişlerdir.

Somut örnek ise 13 Ocak 1913 hükümet darbesinde bu fedailerden Yakup Cemil’in hiç lüzum yokken Nâzım Paşa’yı öldürmesidir. Bu bir siyasi cinayettir ve kabul edilmesi mümkün değildir. 
(Yakup Cemil, ‘rüzgâr ekmiş, fırtına biçmiştir’. Onun sonu da kurşuna dizilmek olmuştur.)

***

Enver Paşa, o yaştaki genç bir askerin üstlenebilme kapasitesinin imkânsız olduğu görevlere getirildi. Hırsı ve idealizmiyle bu görevleri çok istiyordu. Fakat bu görevlerin altından kalkabilmesi söz konusu değildi. Zaten başaramadı da. 
Bu başarısızlıkta gençliğinin ve tecrübesizliğinin yanında maceracı ve hayalci kişiliğinin de büyük etkisi vardır. 
Hesap adamı değil, fevri duyguların adamıydı...

Enver Paşa’nın vatanseverliğinden şüphe edilemez. Ayrıca o dönemdeki İttihatçıların kahir ekseriyeti gibi parayla-pulla da işi olmamıştır. Dürüstlüğü ve namusu su götürmez bir gerçektir. 
Yaşadığı dönem, şartlar ve kişilik özellikleri ona böyle bir hayat sunmuştur.

Enver Paşa’nın kişiliği dönemin şartlarıyla birleştiğinde, başka türlü bir hayat yaşaması ihtimalinin olmadığını düşünüyorum.

 

 

 

 

 

 

  • Mehmet S. Nane

  • 23 Şubat 2021

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right