İsmet İnönü (1)
Değerli okur dostlarım, İstiklâl Harbi'nin ve Cumhuriyet'in asker kahramanlarını yazmaya devam ediyorum. Bugünden başlayarak 4 yazıdan oluşacak bir dizide, büyük asker ve devlet adamı İsmet İnönü'yü hayatının ana hatlarıyla yazmaya başlıyorum.
***
Genelkurmay Başkanı, Garp Cephesi Kumandanı, Lozan’ı imzalayan Hariciye Vekili, Başbakan, 2. Cumhurbaşkanı.
İsmet İnönü’nün 1920-1950 yılları arasında üstlendiği devlet görevleri bunlar.
Siyasetçi olarak, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 2. Genel Başkanı...
26 Aralık 1938 tarihinde toplanan CHP 1. Olağanüstü Kurultayı tarafından “Millî Şef” ilan edilen kişi...
Esasında, Atatürk’ün ölümünden bir gün sonra, 11 Kasım 1938 tarihinde Cumhurbaşkanı seçildiği düşünüldüğünde 36-54 yaşları arasındaki 18 yıllık dönemde devletin en önemli görevlerinde bulunmuş bir devlet adamı...
Şevket Süreyya Aydemir’in klâsikleşmiş kitabının adında pek doğru olarak ifade ettiği gibi...
“İkinci Adam...”
İsmet İnönü...
Çoğunlukla söylendiği şekliyle İsmet Paşa...
***
Mustafa İsmet İnönü, 1884 yılında İzmir’de doğmuştur. Mühendishane-i Berr-i Hümâyun’dan Eylül 1903’de Topçu Mülâzımı (Teğmen) rütbesiyle mezun olmuştur. Müteakiben Erkânıharp Mektebi’ni birincilikle bitirerek Erkânıharp Yüzbaşısı rütbesiyle de orduya katılmıştır.
İsmet Bey, 31 Mart Olayları’nda Hareket Ordusu’nun kurmay heyetinde yer aldı. Yemen isyanında ve Balkan Harbi’nde çarpıştıktan sonra, I. Dünya Harbi’nde Kafkasya, Sina ve Filistin cephelerinde Kolordu Kumandanı olarak görev aldı.
Daha evvelden tanıştığı ve yakın ilişkileri olan Mustafa Kemal Paşa’yla bu vesileyle daha yakından çalıştı. O dönem Mustafa Kemal Paşa 2. ve 7. Ordu Kumandanı, ardından da Yıldırım Orduları Grup Kumandanı görevlerinde bulunuyordu.
İsmet Bey, bu yüksek kumandanlık görevlerini çok genç bir yaşta, henüz 31 yaşındayken, terfi ettiği Erkânıharp Miralayı rütbesiyle üstlenmişti.
İsmet Bey, cephede yaralanarak İstanbul’a döndü ve Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan 1 hafta önce 24 Ekim 1918 tarihinde Harbiye Nezareti Müsteşarlığı görevine tayin oldu.
İstanbul’da vatansever subayların yapabileceği bir vatan görevi kalmamıştı. Mustafa Kemal Paşa’nın çağrısı üzerine 9 Nisan 1920’de Ankara’ya giderek İstanbul’la tüm resmî ilişkisini kopardı. Mustafa Kemal Paşa istasyona bizzat giderek bu değerli kurmayı büyük bir sevinç ve mutlulukla karşıladı.
İsmet Bey, o tarihten itibaren Millî Mücadele içindeki yerini alarak canla başla çalışmaya başladı.
Ankara’ya gelişinden 2 hafta sonra açılan Büyük Millet Meclisi’ne de Edirne Milletvekili olarak katıldı.
Miralay İsmet Bey, Millî Mücadele’ye dâhil olduğu için İstanbul Hükümeti tarafından bir ödüle lâyık görüldü!
İstanbul Divan-ı Harp Mahkemesi tarafından gıyabında ölüm cezasına çarptırıldı!
***
İsmet Bey, Meclis’in açılmasından 10 gün sonra Erkânıharbiye-i Umumiye Reisliği (Genelkurmay Başkanı) görevine getirildi. Bu tarihten 6 ay sonra da milletvekilliği görevi üzerinde kalarak, Garp Cephesi (Kuzey Kesimi) Kumandanlığı’na tayin edildi.
Bu rütbedeyken Yunanlarla yapılan muharebelerde gösterdiği başarılardan dolayı Mirliva rütbesine yükselerek “Paşa” unvanını aldı.
O artık, tarihe geçeceği şekilde İsmet Paşa’dır...
***
İsmet Paşa, İstiklal Harbi’nin bundan sonraki bölümünde Garp Cephesi’nin tümünün Kumandanlığını üstlenecek ve büyük yararlıklar gösterecektir.
Türk Ordusu’nun Başkumandanlık Meydan Muharebesi’ndeki büyük zaferinden sonra 3-11 Ekim 1922 tarihleri arasında yapılan Mudanya ateşkes görüşmelerinde Türk tarafını İsmet Paşa temsil etmiştir.
***
İsmet Paşa, Mudanya’da diplomatik zekâsını ve yeteneğini de göstermiştir. Bunun üzerine TBMM tarafından Hariciye Vekilliği görevine getirilerek ve “Baş Murahhas”olarak Lozan barış görüşmelerine yollanmasına karar verilmiştir.
Bu görüşmelere katılmaya çok istekli olan Başvekil Rauf Bey (Orbay), İsmet Paşa’nın bu göreve seçilmesine çok içerledi. Bunu da her şekilde dışa vurarak, gösterdi.
Oysa dönemin Bahriye Nazırı Rauf Bey Mondros Antlaşması’na Osmanlı adına imza koyan kişiydi. Bu ‘ölüm fermanını’ imzalayan kişinin Türk’ün tekrar ‘dirilişini’ sağlayacak bir antlaşmayı akdetmeye gönderilmesi moral değerler olarak doğru değildi.
Kaldı ki Rauf Bey aşırı hırsından asıl önemli konuyu gözden kaçırıyordu: İsmet Paşa fevkalade diplomatik yetenek ve yeterliğe sahipti ve ilave olarak zafer kazanmış bir ordunun en önde gelen kumandanlarından biriydi.
(Kim bilir, Rauf Bey belki de “Mondros’u imzalayan adam“ olma mahcubiyetinden “Lozan’ı imzalayan adam“ olarak kurtulmak istiyordu. Bilinmez!)
Yorumlar
Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın