“Halkın haber alma hakkı.” Öyle mi!



Yaklaşık bir ay önce Türk medyasının içinde bulunduğu durumu analiz eden bir yazı yazmıştım.*

Bu yazıda, düzenli olarak takip ettiğim yayın organlarından da bahsetmiş, Cumhuriyet, Sözcü, Yeniçağ gibi basılı gazeteler ile VeryansınTv ve OdaTv internet gazeteleri / haber portalı mecralarından da bahsetmiştim.

İnternet gazeteciliği alanında odaTv’yi takip etmekle birlikte bazı çekinceleri mi de belirtmiş ve “rezervlerim” olduğunu söylemiştim. 
Ayrıca internet haberciliği hususunda, henüz tanışmamış olan tüm okur dostlarıma, VeryansınTv’yi tanıtmış ve tavsiye etmiştim. (veryansintv.com)

Yazının daha mürekkebi kurumadan ilginç bir gelişme oldu.

***

Son iki güne deyim yerindeyse Uğur Dündar-Yılmaz Özdil tartışması damga vurdu. Konuyu artık herkes öğrendiği için ayrıntıya girmeye gerek görmüyorum.  
Uğur Dündar, Tuncay Mollaveisoğlu’nun televizyon programında Yılmaz Özdil’e çok sert sözlerle yüklendi.

Bu, bir haberdir! 
Pek çok açıdan hem de. 

Türk basınının iki tanınan gazetecisi olmaları, aynı gazetede köşe yazarı olmaları, çok yakın abi / kardeş ilişkisi içinde bulunmalarının bilinmesi, muhalif olmaları gibi hususlar bu “tartışmayı” haber haline getirmektedir.

Gerçek gazetecinin bu “haberi yapması” beklenir. 
Bakınız, yorumdan bahsetmiyorum. Bu başka bir şeydir. Üzerinde durduğum husus sadece“haber”dir. 
“Haberin kendisini” kastediyorum. 
Gazetecinin / gazetenin görevi bu haberi okuruna duyurmaktır.  
Bu kadar! Bunun tartışması olmaz!

***

Hem makale yazdığım hem de gündemden kopmamak için, gün içinde basılı ya da internet gazetelerini çok sıkı takip etmeye çalışıyorum.

Uğur Dündar’ın haber değeri taşıyan o televizyon programındaki çıkışının ertesi günü, Sözcü’de ve odaTv’de bu konuda en ufak bir haber yoktu. Bırakınız haberi, kırıntısına rastlayamadım! 
Konu şu an ikinci gününde, hâlâ en ufak bir haber / bilgi yok! 
E, tabii ki haber olmayınca fikrî takip de olamıyor! 
Haber körlüğü devam ediyor!

Pekâlâ, biz o halde senelerdir yandaş medyaya neden kızıyoruz?

Yalan haberler yazmaları, haberleri çarpıtmaları, gerçekleri gizlemeleri, menfaat karşılığı haber yapmalarının yanı sıra, işlerine gelmeyen haberleri görmedikleri için de tepki göstermiyor muyuz?

Sözcü ve odaTv’nin de bu haberi işlerine gelmediği için görmedikleri çok açık değil mi?

(Burada Cumhuriyet’e özel bir parantez açmalıyım. İnternet sitelerinde 22 Haziran Salı günü inatla akşam üzeri saatlerine kadar bu haberi görmediler. Akşam üzeri Uğur Dündar’ın rahatsızlığı üzerinden şöylece bir dokundular. Bu sabah da (23 Haziran) köşe yazarları Tuncay Mollaveisoğlu’nun açıklamalarını yayımladılar. Yani biraz kaçamak ve mahcup bir habercilik yaptılar!

Cumhuriyet’teki dostlar; yapmayınız, etmeyiniz. Biz gazetemizi 1991’de Hasan Cemal ve hempası olan güruha kaptırdıktan sonra, yakın zamanda da Can Dündar ve avanesinden geri almış okurlarız. Her dönem gazetemize sahip çıkıyoruz. Gazetemiz de gazeteciliğe ve haberin namusuna sahip çıksın lütfen!)

***

Değerli okur dostlarım, bir buçuk ay sonra bu köşedeki beraberliğimiz tam iki yılı dolduracak. Dünya görüşümü tam manasıyla bildiğinize eminim. 

Cumhuriyetçi ve Atatürkçü bir kişi olarak elbette ki bu iktidara da, dönek solculara da, etnik ve her türlü bölücülere de, (her ne demekse) liberal solculara da, İslâmcılara da milim sapma göstermeden karşıyım. 
Doğrunun tarafında ve yanındayım.

Yanlış, muhalif cepheden gelse de karşıyım. Aksi halde “aydın namusu” ve “aydın vicdanı”ndan bahsedilemeyeceğine inanıyorum.

Haber değeri olan bir konu sırf “muhalifler aralarında çatışıyor” denilmemesi için haber yapılmıyorsa bunu kabul edilmez buluyorum. Bir Türk vatandaşı ve gazete okuru olarak, hangi hesap ya da kaygı bu haberin yapılmasını engelledi öğrenmek istiyorum.

Eğer halkın muhalif iki gazetecinin tartışmasını öğrendiği için muhalefet partilerinden uzaklaşacağı gibi çocukça bir düşünce içendeyseniz zaten söyleyecek söz kalmıyor!

Soruyorum: Ne oldu o çok doğru bir slogan haline gelen “Halkın haber alma hakkı?” 

Yani siz bu olayı haberleştirmediniz diye, bu iletişim çağında Türk halkı bu yaşananları öğrenmedi mi?

Hayat ve mesleki tecrübeleriniz, halkın güvenini kaybettikten sonra bunun tamir edilebilmesinin neredeyse imkânsız olduğunu size hiç mi öğretmedi?

***

Muhalif medya! 
Operasyonlarla çok azaltıldın, çok küçültüldün. Türk medya dünyasının içinde artık yüzde 5 ya varsın ya yoksun. Halkın; dürüst, güven veren ve namuslu olarak çalışmana ekmek gibi, su gibi ihtiyacı var. 
Çok kıymetlisin. 
Sorumluluğunun farkında ol. 
Halkın güvenini kaybetme. 
Tuzu kokutma!

 

* mehmetsemihnane.com, Güncel Kategorisi, "Türk medyasının hâl-i pürmelâli", 27 Mayıs 2021.

 

 

 

  • Mehmet S. Nane

  • 23 Haziran 2021

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Murat Fazıl Soyal 23 Haziran 2021

Çok doğru tespitler, tamamen katılıyorum! Kalemine sağlık abi!

Mehmet S. Nane 23 Haziran 2021

Çok teşekkürler sevgili kardeşim Murat.

Arif Şengel 23 Haziran 2021

Dostum kesinlikle noktasına virgülüne kadar katılıyorum, o halde Deneyimli gazeteci Uğur Dündar da sayın Yılmaz Özdil in söylem ve eleştirisine çıksın kaçak göçek değil net bir cevap versin , insanların kafalarındaki soru işaretlerini dağıtsın.

Şükrü Altınova 24 Haziran 2021

Çok haklısın.Ancak ne oldu da iki dost birbirini yemeğe kalktı.Ortada çok bilinmeyen birçok durum var.

Mehmet S. Nane 24 Haziran 2021

Arif dostum haklısın. Bazen gerçek gazetecilik yapılmadığı ve olaylar derinlemesine araştırılmadığı için gerçekler öğrenilemiyor.

Mehmet S. Nane 24 Haziran 2021

Şükrü Abi, konular araştırılmadığı / araştırılmak istenmediği için karanlıkta kalıyor.

Mert Özge 24 Haziran 2021

Son yıllarda bilgi verilmiyor ancak bilgi verilirmiş gibi yapılıp herkesin gözü önünde -pazarlık için- şantaj yapılıyor. Hiç dikkatinizi çekti mi şu biçemde konuşmalar:‘’Konuşursam yer yerinden oynar, bildiklerimi açıklarsam ortalık karışır’’ vb. Eskiden gizli olarak şantaj yapılırdı, aylar, yıllar sonra ortaya çıkardı şimdi herkesin gözü önünde şantaj yapılıyor. Bu çürüme sadece bugünlerde değil daha önceki dönemlerde de var. Bunu iktidarın tetikçileri de yapıyor muhalif geçinenler de yapıyor! Siyasilerden, gazetecilere dek herkes bu biçemi kullanıyor! Bu yozluğa artık son vermek gerekir! Şovmence tutum ve söylemlere hiç değinmiyorum bile! Ha bu arada: Olur olmaz yerde ‘’iddia’’, ‘’adına’’ sözcükleri kullanılmaya başlandı. Haber dilinin bozulmasının artması son yıllarda yaşanmaktadır! Bu ‘’iddia’’, ‘’adına’’ sözcüklerinin kabak tadı verircesine kullanılması neyin nesidir Tanrı aşkına! Sözcük dağarcığınız bu denli mi kıt? Bu habercilik dilinin bozulmasına el atılması gerekir!

Mehmet S. Nane 24 Haziran 2021

Mertçiğim, haklısın çürüme konusu eskiden de vardı fakat hiç bu dönemdeki kadar yaygınlaşmamıştı. Habercilik dilinin bozulmasının halkın dilinin bozulmasıyla da ilgisi olduğu düşüncesindeyim. Elbette ki haber sunanlar ya da yazanlar Türkçe’ye en üst seviyede özen göstermelidir.
Türkçe, kötü kullanılarak ve yabancı lisanlara öykünülerek acımasızca katlediliyor. Bu konuyu “Türkçe’ye kıymayınız” isimli dizi makalemde ele almıştım.

Mert Özge 25 Haziran 2021

“Mertçiğim, haklısın çürüme konusu eskiden de vardı fakat hiç bu dönemdeki kadar yaygınlaşmamıştı.“ Doğru söylüyorsun dayıcığım. Beterin beteri bir durumla karşı karşıyayız! Bu yozlaşma tez zamanda bitmeli aksi takdirde Türk ulusu olarak hepimiz biteceğiz!

Mehmet S. Nane 25 Haziran 2021

Umutsuz olmak yok. Elbet bu çürüme ve kokuşmuşluk da son bulacak!

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right