Öfke mi, duygusallık mı, ego mu?..
Bir önceki yazımda, Uğur Dündar-Yılmaz Özdil tartışmasını, daha doğrusu, Uğur Dündar’ın Yılmaz Özdil’e televizyon programında çok sert sözler sarf etmesini ele almıştım. Olayın kendisini değil, bazı “muhalif medya”nın haber körlüğünü eleştirmiştim.
Bu makalede yeni gelişmeleri yazmak istiyorum.
***
Evvela, Dündar’ın ilk programdaki sözlerini hatırlayalım mı?
“Yılmaz benim cenazeme gelmesin… O artık değersiz Yılmaz… Yazıklar olsun sana… Beni sırtımdan hançerledin… Şu anda sırtımdan kan akıyor… Karşıma çıkarsa fena yaparım… Ağlayabilirim…”
Bu sözler aşırı bir öfke ve duygusallık içeriyor.
Sadece o mu?
***
Olayla ilgili yeni gelişme şudur:
Uğur Dündar, yine bir televizyon programında, “Yılmaz Özdil’in kendisini hedef almadığını ve yanlış anlaşılma”olduğunu söyledi. Özdil’i tekrar “Değerli kardeşim Yılmaz” mertebesine yükseltti!
Ve… Konunun kendisi için kapandığını ilave etti. Gayet güzel.
Bu kadarla kalsa bu yazı yazılmayacaktı.
Fakat bazı sözleri var ki beni çok rahatsız etti: “Yılmaz benim kardeşim olarak kalacaktır.”
Yani…
“Dün Yılmaz’ı kardeşlikten reddettim, bugün tekrar kabul ettim. Kardeşim olarak ‘kalacaktır’ (kalabilir). Çünkü buna ben karar veririm.”
***
Olayın kim haklı, kim haksız tarafında değilim. Konunun “magazin” boyutu da ilgimi çekmiyor. Sadece bu tek taraflı tasarrufa takıldım.
Ne türden olursa olsun, ideal ilişki tesisi tek tarafın lütfuna mı bağlıdır?
***
Uğur Dündar bir marka. Türkiye bu güne kadar onunla ilgili olumsuz bir konuyu duymadı, görmedi. Halkın gözünde yaklaşık 50 yıldır dürüst ve güvenilir bir portre çizmiş durumda.
Uğur Dündar’la ilgili şahsen olumsuz bir duyguya sahip değilim. Sanırım toplumun büyük kesimi de bu kanaatte.
İsmini ve özenle inşa ettiği bu algıyı titizlikle korumak istemesi çok anlaşılır bir durum.
Fakat…
İçime sinmeyen bir şeyler var…
***
Hadi diyelim ki Özdil’i yanlış anladı.
Yahu, abi / kardeş değiller miydi? Neden konuyu tam manasıyla anlamadan canlı yayında feveran etti?
Neden programda doğrudan Yılmaz Özdil’e konuyu sormadı? Öyle ya, program sırasında gelen mesajları okuyup telefonunu bile cevaplamadı mı? (Youtube’da var.)
Yapacağı açıklamayı neden program sonrasına erteleyip konuyu araştırma gereği duymadı?
Abi / kardeş ilişkisi bu kadar basit bir ilişki midir ki “kardeşini” anlayıp dinlemeden bu kadar ağır konuştu?
Bir anlık öfke ve duygusallık mı?
Bu yaş, olgunluk ve tecrübede, üstelik yarım asırlık televizyoncu olan bir kişi, televizyonda canlı yayında söylenecek sözlerin etkisini bilmiyor olabilir mi?
Acaba bu durum “dokunulamaz” olarak gördüğü sınırsız egosunu çok mu yaraladı da bu hayret uyandıran fevri çıkışı yaptı?
“Kardeşine” bunu yapan, egosuna dokunulduğunu hissettiği / düşündüğü anda başkasına ne yapmaz?
***
İsmet Paşa (İnönü) taktiğidir. Yanlış hatırlamıyorsam Vehbi Koç da uygularmış.
Önemli bir karar aldıktan sonra, hayata geçirmeden önce, üzerine bir gece uyurlarmış. Ertesi sabah kararları değişmezse gereğini yaparlarmış.
Boşuna büyük adam olunmuyor. Bu yöntemle anlık fevri karar ve davranışların önüne geçilebileceği o kadar aşikâr ki…
***
Çok uzun zaman önce insanın kendisini fazla ciddiye almaması, kendi değerini gözünde aşırı büyütmemesi gerekliliğini hayat naçiz bendenize öğretti.
Çünkü bu yol narsistlik, kendini aşırı değerli bulma ve özgüvenle ilgisi olmayan ego patlaması çıkmaz sokağına gider.
Kişinin kendisine saygı duyması, onuruna ve kişilik değerlerine sahip çıkması, özgüveni farklı şeydir, aşırı ve yıkıcı ego farklı…
***
Hatırdan çıkarmamak lazımdır: Tevazu güzel şeydir...
***
Bu konunun muhasebesi yapılsa ve illa ki bir kazanan / kaybeden tespit edilmek istense kazananı bellidir: Yılmaz Özdil.
Tek yaptığı sükûnetini korumaktır.
***
Aşırı ego; yakar, yıkar, kırar, darmadağın eder.
Muhatabı değil, kişinin kendisini!
Patlamış ego sahibini felakate sürükler. Evvela beşeri ilişkilerinden başlamak üzere…
***
Lütfen bakınız, çevrenizde egosunun zarar verdiği kimse var mı?
İş çevrenizde, arkadaşlarınız arasında, sosyal çevrenizde, tesadüfen tanıdığınız kişilerde ve hatta aile efradınızda…
Bazı siyasetçilerin egosu mu dediniz?
Güldürmeyin beni Allah aşkınıza…
***
İlgilisine Not: “Muhalif medya”da bu konuyu ”haber” olarak ilk günden itibaren veren veryansınTv, yegâne eleştiride bulunan Nihat Genç’in yazılarını da yayımlıyor.
Diğer bazı sözde muhalifler üç maymun şeklinde sütre gerisinde!
Canan Aravena 25 Haziran 2021
Merhabalar Mehmet bey, yazınızı dikkatlice ve zevkle okumakla birlikte bence Dündar'ın en büyük hatası öfke kontrolünü, yaşadığı şok sebebiyle kaybetmiş olması ve orneklendirdiginiz gibi düşünmeden tepki vermesi . Fakat yayın akışında Ozdil'in paylaşımına o kadar şok oldu ki, resmen program sunucusu burkac dakika tek başına yayın yapmak durumunda kaldı. Eğer Ozdil tweetlerine devam ederek sözlerinin arkasında olduğunu belirtmeseydi belki olay bu kadar büyüyüp kontrolden cikmayacakti. Demem o ki ne ortada bir yanlış anlaşılma var, ne de taraflar gerçekten "baristilar", ortalığın tozduman oldugu bu günlerde sadece düştükleri durumu biraz da olsa toparlamaya çalıştılar. Ne kadar basarabildilerse...Yazik oldu...Hiç yakışmadı...
TUFAN BIÇAKÇI 25 Haziran 2021
Bu iki değerli yazar ve gazeteci ağabeyimiz o kadar yakın bir birliktelik içindeler ki beklide zamanla bazı körlükler oluşmuş olabilir. Gerçekler bazen uzaktan daha iyi görünür Pandemi bunu sağladı ve bazı birikmiş duygular belki kıskançlıklar yerli yersiz bir olayda patlayabiliyor bu bence böyle bir durum. Esenlikler dilerim.
Mehmet S. Nane 25 Haziran 2021
Canan Hanım mesajınıza ve görüşlerinize teşekkürler. Bahsettiğiniz “öfke kontrolü” konusu dokunulamaz olduğu zehabına düşülen egoya dokunulması sebebiyle yaşandı kanaatimce. Zaten sizin de müşahede ettiğiniz üzere, yazımda kişilerden çok ego kontrolsüzlüğüne temas ettim. Özdil akıllı davrandı, davranıyor. Dünkü yazısında “dostlarıyla da düşmanlarıyla da mesafeli olduğunu” söylemesi her şeyi izah ediyor aslında.
Mehmet S. Nane 25 Haziran 2021
Tufancım, söylediğin konu da elbette ki ihtimal dahilinde. İnsanlar bazen küçücük bir kıvılcımda içlerindeki gerçek duygularını ortaya dökebiliyor. Ben bu durumun kişisel şişkin egolarla birebir ilgisi olduğu düşüncesindeyim.
Mert Özge 25 Haziran 2021
Dündar’ın bu “ego şişkinliği” yeni değil “Ekmek için Ekmeleddin” e oy vermeyenlere “Atatürk’ün adını ağzına almayın” gibi kendisini bitirecek tümce sarf etmiştir!
Mert Özge 25 Haziran 2021
Madem Uğur Dündar bu denli gündemde -konuyla dolaylı da olsa ilgili olduğu için- ben de bir Uğur Dündar eleştirisi yapmak istiyorumUğur Dündar’ın “muhalifliği” AKP iktidarının ikinci yarısından (2007) sonra başlar. İlk yarılarında (2002-2007) pek kayda değer bir haberi yoktur. Ali Dibolar, Unakıtanlar, “Gemicik” vb. konularında Kanaltürk (Tuncay Özkan), Ulusal Kanal (Doğu Perinçek), ART (Mustafa Özbek) gibi TV kanalları haber yaparken Dündar kılını kıpırdatmamıştır. Ne zamanki dönemin Başbakanı Erdoğan Hilton arazisi konusunda Aydın Doğan’ın yerine “Bizim Çalık” (Ahmet Çalık) lehine tavır takınınca Dündar da Deniz Feneri yolsuzluğu konusunda yayın yapmaya başlar. “Muhalifliği” Star televizyonundan ayrılmak zorunda kalmasıyla arttıkça artar. AKP iktidarına “kredi açtığı” nı Halk TV’de kendi ağzıyla söylemiştir. Ayrıca FETÖ denen kötülük yuvasının tanıklarından ve eski müritlerinden Nurettin Veren’i yayına çıkarmayı bırakın “Sen kötüsün” diyerek kovmuştur! Bu olayı kendi ağzıyla CNN Türk’te Ayşenur Arslan’a anlamıştır. Halkı “haber alma hakkı” ndan yoksun bırakmıştır! Kimileri şunu diyecektir: Şimdi ne güzel muhalefet ediyor ne var canım! Geçmişi karıştırmanın ne anlamı var? Güzel atasözlerimizden biridir: Demir tavında dövülür!
Mehmet S. Nane 25 Haziran 2021
Mertcim, değerli görüşlerine ve bazılarının unuttuğu tarihi gerçekleri hatırlattığın için teşekkür ederim.