Salih Bozok (4)

 

Salih Bozok kararını vermişti. Atatürk’ten sonra o da yaşamayacaktı. Hatta bir doktor arkadaşına tabancayla en garantili ölüm şeklinin hangisi olduğunu sormuş, o da kalbe isabet eden kurşunun yüzde yüz ölüme yol açacağını söylemişti. Bunu öğrenen Salih Bey, Atatürk son günlerini yaşarken kalbinin üzerini tentürdiyotla işaretlemişti.

Yaşamına son verme kararı kesindi. Öyle ki bunu oğluna da büyük bir metanetle anlatmış ve onu bu kaçınılmaz sonu hazırlamak istemişti. 
Muzaffer Bozok‘un anlatımıyla babasının bu konuda kendisi ile yaptığı görüşme:

“Ben o yıl 17 yaşında Galatasaray’da 10. sınıfta talebeydim. Babam ise Savarona’daydı. Bana haber yollamış, ‘Bu hafta sonu araba göndereceğim gelsin, onunla konuşacaklarım var’ diye. 

‘Eyvah hem top oynadığımı hem maçta kavga ettiğimi duydu haşlayacak’ diye korktum. Kızdı mı çok sert olur hatta döverdi. 
O ters, aksi, vurdu mu çınlatan babam gitmiş; yerine müşfik, sevecen cana yakın bir adam gelmişti. Beni karşısına oturttu.

‘Bak evlâdım’ dedi, ‘artık koca adam oldun seninle açık konuşacağım. Hakikatleri bilmelisin. Atatürk çok hasta, son günlerini yaşıyor. Onu ancak bir mucize kurtarır. Sağlığı için hep dua ediyoruz ama şayet ona bir şey olursa ben de yaşamamaya kararlıyım. Benim için ondan sonra hayat düşünülemez artık…’

Bunları o kadar ciddiyetle söylemişti ki ben karşısında ağlamaya başladım.

‘Ağlama oğlum. Erkek adam ağlamaz’ dedi. İçeride uyuyan Atatürk’ün sesimi duyup rahatsız olabileceğini söyledi. Beni susturdu.

Konuştuklarımızın aramızda kalmasını istedi. Annemler o sıra Avrupa’daydı. Onlara da telgraf çekip bir an önce trenle dönmelerini istemiş. ‘Sen de kendine çekidüzen ver, annenler gecikirse senin yapacağın şeyler var. Ailenin erkeği sensin. Annen, ablaların sana emanet. Oku, memleketine faydalı bir adam ol’ dedi.

Babam bunları söylerken hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Hiçbir şey söyleyemedim. Beni öptü ve uğurladı.”

***

Esasında Salih Bozok intihar etmeye Atatürk’ün son vedasından tam beş ay önce karar vermişti. Karısı Pakize Hanım’a 7 Haziran 1938 tarihinde Savarona‘da bir veda mektubu yazdı:

“Sevgili Pakize, 
Yirmi sene oluyor ki hayatımızı birleştirerek ve çok sevişerek yaşadık. Bir gün her fani gibi bizim de yok olacağımızı düşünürdük. İşte o gün gelmiştir. Ben artık aranızdan çekiliyorum. 

Senden çok memnun olarak ayrılıyorum. Çünkü beni bütün hayatım boyunca mesut yaşattın. Her arzumu severek yerine getirmek istediğini bu mektuba minnetle ve şükranla kaydetmeyi bir borç addederim. Benim bütün kusurlarıma büyük anlayış göstererek daima göz yumdun.

Beni rencide etmemek için her türlü fedakârlıkta bulundun. Hiçbir zaman nezaketinden, insaniyetinden ayrılmadın. Her hâl ve hareketinle beni kendine bağlayarak her aile için gıpta edilecek büyük bir vakarla saadetimizin idamesine çalıştın ve bunda da muvaffak oldun. Bundan dolayı sana binlerce minnet ve binlerce teşekkür Pakize’m. Hayatımda olduğu gibi öldükten sonra da ruhumu şad etmek istersen -ki buna şüphem yoktur- fazla teessüre kapılarak kendini hasta ve kudretsiz bir hâle duçar etmemelisin.

Çok sevdiğini bildiğim oğlum Muzaffer millet ve memleketimize faydalı hizmetler ifa edebilecek dereceye gelinceye kadar kendisi ile meşgul olmalısın. Sana düşen bu vazifeyi sonuna kadar ifaya çalışmalısın. Ancak bu suretle her türlü vazifeni ikmal etmiş olacaksın. Ben sizin hiç birinizi kimseye muhtaç hâlde bırakarak terk-i hayat etmiyorum.

Milletimizin ve her Türk’ün minnetle yâd edeceği Atatürk'ümüzün sayesinde şerefinizi, haysiyetinizi muhafaza ederek ömrünüzün sonuna kadar sıkıntısızca yaşayabileceğiniz her şeyi temin etmiş bulunuyorum. Siz de bıraktıklarımı hüsn-i idare ederek hayatınızı idame edersiniz.

Ben hayatımı Atatürk’ümüzün hayatına bağlamış ve ondan sonra yaşamamaya karar vermiş bulunduğum için hayatıma nihayet verdim. Bu kararımdan seni de senelerce evvel haberdar etmiştim. Binaenaleyh akla gelmeyecek bir hadise ile karşılaşmış değilsin. Onun için fazla teessüre mahal yoktur. Her şeyi kemal-i sükûnetle karşılayarak çocuklarınla sıhhat ve afiyetle yaşamanı dilerim ve bunu senden rica ederim.

Hayat sigortası ile bankada veyahut hususi kasamdaki mevcudundan hisse senetleri ile emlakimden kendi hisseme isabet edenleri usulüne göre çocuklarla aranızda hiçbir ihtilafa ve münakaşaya meydan vermeden taksim ettikten sonra arzu ettiğin şekilde idare tesis edersin. 

Artık daha fazla bir şey yazmaya lüzum görmüyorum. Teferruata ait olanları esasen çok zaman evvel düşünerek malûm olan defterlere yazmıştım. O defterler de hem Ankara’da hem de buradaki kasamda mahfuzdur. 

Her zaman bana şefkat ve muhabbetle bakan güzel gözlerini sonsuz sevgilerimle seni kucaklayarak öperken, ömrünün sonuna kadar çocuklarınla afiyetle ve üzüntüsüz yaşamanı diler ve hürmetle de ayrıca ellerinden öperek ebediyen arz-ı veda ederim sevgili karıcığım, Pakize’m. 

Salih Bozok”

 

 

 

 

  • Mehmet S. Nane

  • 3 Temmuz 2021

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right