Cumhurbaşkanı adayımı açıklıyorum

 

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine daha 2 sene var ama Cumhur İttifakı’nın aday konusunda kafası net.

Millet İttifakı ise henüz aday belirleme ve açıklama hususunda topluma yansıyan bir çalışma içinde değil. Bu sürecin, siyasi taktik nedenlerin yanı sıra, ittifaklarda yapılması gereken uzlaşma açısından da böyle devam ettiği anlaşılmaktadır.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamasından sonra, adları en az 2 senedir sürekli aday olarak geçirilen ve her anketin “değişmez” isimleri olan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın isimleri “şimdilik” gündemden düşmüştür. 
“Şimdilik” diyorum, çünkü konuştuğumuz konu siyasettir ve dengeler zaman içinde değişebilir. Siyasi konularda kesin konuşmamak, daima bir ihtiyat payı bırakmak, yanılgıların ve daha da önemlisi “derin hüsranların” yaşanmasını önler.  
Malûmlarınızdır ki siyasette iki artı ikinin dört etmesi çok ender yaşanır!

***

Sevgili ülkemizin içinde bulunduğu çok ağır sorunlardan en başta geleni ve sorunların temel kaynağı mevcut yönetim biçimidir. “Tek adam sisteminin” Türkiye’ye uymadığı geçen süre içinde görülmüştür.

Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra yapılması gereken ilk iş, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından güçlendirilmiş parlamenter sistemin inşa edilmesi olmalıdır.  
Bu konuyu önceki yazılarımızda incelemiştik. 

Cumhurbaşkanı’nın bunu yapması demek, seçilmiş olduğu “tek adam” konumundan feragat etmesi anlamına gelmektedir.  
Bu da neredeyse “eldeki” sonsuz güç ve yetkinin bırakılması ve yürütme erkinin başındaki Başbakan ile yasama ve yargıya devredilmesi anlamına gelmektedir. 
İnsan yapısı düşünüldüğünde bu gücün bırakılabilmesi kolay bir iş değildir.

Ayrıca yeni seçilen Cumhurbaşkanı’nın, bu yüksek makamı siyaset dışına çıkarması, Cumhurbaşkanlığı yüce makamının tarafsızlığını sağlaması, Cumhurbaşkanı’nın ayrımsız toplumun tamamını kucaklayarak “herkesin” Cumhurbaşkanı olması, “Devlet’in başı” olarak Devlet’in birliğini, bütünlüğünü temsil etmesi ve siyasi partiler arasında ayrım yapmayarak demokratik parlamenter sistem içinde yeniden tanımlanacak olan Cumhurbaşkanlığı görevine çekilmesi gerekmektedir.

Bunların yapılabilmesi için sistemin yeniden yapılandırılması ve “rehabilite edilmesi” ilk şarttır. Bu hususta değerli yazar dostum Yavuz Alogan’ın makalelerinin okunmasını ve “Kurucu Meclis” hususundaki görüşlerinin toplumda geniş biçimde tartışılmasını kuvvetle arzu ve tavsiye ederim.

***

Seçilecek yeni Cumhurbaşkanı’nın bu işleri yapmak için evvela kişisel siyasi hırslardan arınmış olması gereklidir. Çünkü Cumhurbaşkanlığı makamının yüksek konumu ve tarafsızlığı siyasi mülahazalarla bir araya gelemez.
Bu sebeple, Cumhurbaşkanlığı için sadece siyasilerin değil, siyaset dışından isimlerin de aday olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşündeyim.

Cumhurbaşkanı, seçildikten sonra başta seçimi kazanan olmak üzere, mümkünse tüm siyasi partilerle parlamenter sisteme dönüşü için el birliğiyle çalışmalıdır. Bunun için yapılacak ilk işlerden biri de Başbakanlık makamının oluşturularak, hükümeti Başbakanın kurması ve yasama görevinin tekrar Meclis’e verilmesi gerekliliğidir.

Seçimde birinci çıkan partinin lideri Başbakan olarak ülkeyi yönetecek, Cumhurbaşkanı yasal görev çerçevesine çekilerek en yüce makamın saygınlığına uygun olarak görev yapacaktır. 
(Başbakan olarak gönlümdeki isim elbette ki, ilk genel seçimleri birinci parti olarak tamamlayacağına yürekten inandığım Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’dır.)

***

Değerli okurlar, tecrübelerimden biliyorum: Eğer ki yazıyı bu noktada bırakırsam, telefon ve mesaj bombardımanıyla “siyaset dışı” Cumhurbaşkanı adayımın kim olduğunu soracaksınız.

Hemen söyleyeyim: E. Amiral Cem Gürdeniz.

Amiral Gürdeniz’i artık tüm Türkiye tanıyor.  
Cem Gürdeniz, geniş halk kitleleri tarafından “Mavi Vatan” kavramının yaratıcısı olarak devlet, vatan ve millet için eşsiz değerde hizmette bulunmuş bir kişi olarak biliniyor. 
Gerçekte O, bundan çok daha fazlasıdır.

Amiral Cem Gürdeniz; çok değerli ve bağımsızlığı esas alan bir vatansever, inanmış ve adanmış bir Atatürkçü ve Cumhuriyetçi, seçkin bir devlet adamı, dünya çapında bir entelektüel, Türkiye’yi ve dünyayı çok iyi bilen, jeopolitika ve jeostrateji konularında sayılı uzmanlardan biridir.  
(Amiral Gürdeniz’i daha yakından tanımak isteyenler, blogumda 15 Eylül 2020 tarihli “Amiral Cem Gürdeniz” ve 8 Mayıs 2021 tarihli “Amiral Cem Gürdeniz’in Yolu” isimli makalelerimi okuyabilir.)

Az evvel zikrettiğim, ”eldeki neredeyse sınırsız güçten feragat edebilme” hususunda da Cem Gürdeniz doğru kişidir. Devlet adamlığı üstün niteliği ve vatan ve millete olan derin bağlılığıyla, kişisel hırslarından tamamen arınmış olarak, Cumhuriyetimizi ve yönetim sistemimizi doğru düzleme taşıyacağına en ufak şüphem yoktur. 
Parlamenter sistemimizi güçlendirecek ve Cumhurbaşkanlığı yüksek makamını hak ettiği ve tartışmalar dışındaki yüce konumuna getirecek etkin çalışmaları yapacağına olan inancım da tamdır.

Cem Gürdeniz, pek çok vatan hizmeti yapmasına ve üstün niteliklerine ilave olarak, Türk halkının gönlünden verdiği 3 adet Şeref Madalyası’nın da sahibidir.

Bunların birincisini alçak ve hain kumpas davaları esnasında dimdik, kendine ve değerlerine inançlı ve kararlı bir duruş sergilediği ve milim eğilmediği, devlet, vatan ve millet menfaatlerini savunduğu, doğrularından katiyen sapmadığı, en karanlık günlerde dahi zerre sarsılma göstermediği için almıştır. 

Hatırlatmak isterim ki vatanın bu aziz ve seçkin evlâdı, vatanseverliğinin bedelini 4 yıla yakın zindana atılarak ödemiş, bundan bırakınız bir tek günü, bir tek an şikâyet etmemiştir. 
O, diğer kahraman silah arkadaşları gibi zindanda yatmayı da vatan görevinin devamı olarak görmüş, bulundukları zindanları “TCG Hasdal”, “TCG Silivri” diye niteleyerek hem hepimizi ağlatmış hem de gönüllerimizde sonsuza kadar yaşayacak bir yer edinmiştir.

Amiral Cem Gürdeniz, ikinci şeref madalyasını vatanımızın yüksek menfaatlerinden biri olan Montrö konusunu esas alan 104 imzalı “Amiraller Bildirisi”nden sonra 8 gün gözaltına alındığında almıştır.

Üçüncü şeref madalyasını ise ayağına elektronik pranga takmak için evine geldiklerinde almıştır.

O, kendisine her yapılan haksızlık ve kötülüklerden sonra Türk milletinin gözünde daha da büyümüştür. O'nu sindirebileceklerini ve halkın gözünden düşüreceklerini zannedenler her defasında daha da yüceltmişlerdir .

Unutmamak lazımdır: En büyük madalyalar halkın verdikleridir…

***

Siyasette adettir: Siyasi makamlara aday gösterilecek olanlar “erkenden” açıklanmaz. Değişik siyasi taktik amaçları olmasının yanında, o aday “yıpratılmasın” diye de böyle davranılır.

Şimdi iyi niyetli bazı dostlar benimle yüzde yüz hemfikir olmalarına rağmen böyle bir kaygıya kapılabilirler.  
Endişelenmenize gerek yoktur. 
Müsterih olunuz.

Karşımızda, bırakınız trol maşaları eliyle yıpratılmayı, 4 seneye yakın zindana atılmasına rağmen çizgisinden milim sapmayan bir irade abidesi var. 
Sorarım size, zindandan son çıktığında şu sözleri inançla söyleyen çelikten iradeye sahip bir kişiyi kim yıpratabilir:

“13 yaşımdan beri tam 50 yıldır aynı doğrultudayım, duruşumu ve çizgimi hiç değiştirmedim, bozmadım. Bundan sonra da böyle devam edeceğim.” 

***

Sayısız üstün vasıflarına ilave olarak, çok sağlam devlet adamı kumaşına sahip olan Amiral Cem Gürdeniz, eşsiz Atatürk’ün koltuğu olan yüce Cumhurbaşkanlığı makamına çok yaraşır.

 

 

 

 

 

 

 

  • Mehmet S. Nane

  • 16 Ağustos 2021

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right