Şiir ve romana sığınmaya devam
Geçenlerde, Antalya’da yaşayan üniversiteden sevgili, kadim arkadaşım Tarık’la (Dede) telefonda görüşüyorduk. Sohbetin bir yerinde, “Yahu yaşlanıyor muyum nedir, üzerimde bir ağırlık, bir yorgunluk hatta bezginlik var. İşim, ailem, sosyal yaşantım ve sağlığımla ilgili bir sorunum yok. Spor da yapıyorum, anlayamadım gitti” dedi.
Sevgili dostuma üzülmemesini, zaman zaman aynı şeyleri benim de hissettiğimi hatta pek çok kişinin de aynı dertten “muzdarip” olduğunu düşündüğümü söyledim ve teşhisimi yapıştırdım:
Güzelim, cânım ülkemizin “gündemi” bizleri yoruyor ve mutsuz ediyor. Bunu günlük yaşantımızda fark edemiyoruz bile. Fakat derinden derine o mutsuzluk ve maalesef bazen de umutsuzluk içimize işliyor. Bilinçaltımız, bu olumsuz yüklenmelerin etkisinde kalıyor ve böyle hissetmemize sebep oluyor.
Tarık, bu düşüncelerimi bazı örneklerle daha da açıklayıcı hâle getirdi ve bana hak verdiğini söyledi.
Siz okur dostlarım bu konuda ne der bilemiyorum…
***
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durum, siyasetin artık gına getirmemize sebep olan çekişmeleri, muhalefetin cumhurbaşkanı adayının kim olacağı gevezelikleri, “nasıl” bir cumhurbaşkanı adayı belirlenmeli, ilkeleri “ne” olmalı tartışmaları yerine, salt adaylara indirgenerek bu konuşmaların yapılması, çarşaf çarşaf seçim anketleri, sevgili ve aziz dostum Amiral Cem Gürdeniz’in “Doğu Akdeniz’de derhal MEB ilan edilmeli” ikazına devleti yönetenlerin duyarsız kalması, Cumhuriyet'imizin hızla kemirilmesi, ülkemizi yönetenlerin dış politika tutarsızlıkları ve Türkiye’nin uğradığı kayıplar…
Ve niceleri...
Söyleyiniz lütfen, mutlu musunuz?
***
Tüm bunlardan biraz da olsa uzaklaşarak dinlenme ihtiyacındaysanız eğer, roman ve şiire koşunuz…
Necip Mahfuz ve Haruki Murakami’yle başlayınız…
Şiiri katiyen ihmal etmeden…
Yorumlar
Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın