Kamuoyuna “104 Amiral bildirisi” (aslında 103) olarak yansıyan fakat aslında bildiri değil, bir “basın açıklaması” olan metin için, TCK’nin “Anayasal düzene karşı suç için anlaşmak” başlıklı 316. maddesinden iddianame hazırlandığını ve 12 yıl hapis istendiğini medyadan öğrendik.

Demek ki yaşları 60-80 arasında değişen, ömürleri boyunca devlete ve vatana hizmet etmiş olan, şu an emirlerinde bırakınız topu, tüfeği, gemiyi, silahı; tek bir tahlisiye sandalı bile olmayan, emirlerinde bırakınız orduları, filoları, donanmaları; tek bir er bulunmayan emekli Amiraller; vatanın yüksek menfaatlerini korumak için Anayasa’nın bireysel ya da grup olarak verdiği görüş açıklama hakkını kullanarak, “Anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşmışlar.”   
Öyle mi?

Sözün bittiği yerdir…

***

Lütfen o basın açıklamasını açıp bir defa daha okuyunuz. Ülkemizin Montrö’den kaynaklı en yüksek derecede önemli olan ve millî güvenliğimizi birebir ilgilendiren “Boğazlar” ve “sarıklı Amiral” konusu dışında tek bir harf bulamazsınız.

Basit bir soru: 
Türkiye’nin hayati bir millî güvenlik konusunda, konunun uzmanı olan Amiraller; devlet, millet ve vatanın yararını düşünerek bir açıklama yaparak mı… 
Ya da… 
Amiral üniformasının üzerine bir tarikatın kıyafetinin giyilmesini eleştirerek mi…

“Anayasal düzene karşı suç oluşturmak için anlaştılar?”

*** 

Herkesin sorması lazımdır: Vatanseverlik ve vatanın yüksek menfaatlerini savunmak Türkiye’de suç mudur?

***

Amirallerin neden “tehlikeli” görüldüklerini artık hepimiz biliyoruz.  
Bir kısmı alçak kumpas davalarında 4 seneye yakın zindana atılan bu yüksek ruha ve kişiliğe sahip, namuslu, saygın “adamlar”; dayatmacı batı emperyalizmine ve Atlantik sisteme karşı sevgili ülkemizin hak ve menfaatlerini korudukları, toplumu aydınlattıkları, alınları gibi tertemiz ve apak olan şerefli üniformalarından koparıldıktan sonra “oturdukları yerde oturmadıkları” ve yazıp-konuşup-anlatarak halkta Mavi Vatan farkındalığı ve bilinci oluşturdukları, Türkiye’nin denizlerden karaya itilmesini kabul etmedikleri, Karadeniz’e NATO’nun girerek barışı bozmasına karşı oldukları, Ege (Adalar) Denizi ve Doğu Akdeniz’de millî menfaatlerimizi kararlılıkla savundukları için batı emperyalizminin gözünde “makbul” değillerdir ama aziz Türk Milleti’nin gönlünde taht kurmuşlardır.

Ne yani! Böyle yaparak Amirallerimizi Türk milletinin gözünde itibardan düşüreceğinizi mi sanıyorsunuz? 
Yegâne ve ebedi liderim, eşsiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleriyle: "Şaşarım aklı perişanınıza..."

***

Her şey toplumun gözleri önünde cereyan ediyor. Türk milleti neyin ne olduğunu çok iyi görüyor ve anlıyor. 

Bu konuda, değerli ve aziz ağabeyim Büyükelçi Müfit Özdeş’le birlikte Hamit Naci Mavi Vatan Vakfı’nın 2 temel kurucusundan biri olan aziz dostum Amiral Cem Gürdeniz’in 8 Aralık 2021 tarihinde telefonla katıldığı Flash Tv’de yaptığı açıklamaları dinlemenizi muhakkak tavsiye ederim. 
Göreceksiniz ki bu bir konuşma değil, bir manifestodur…

(Amiral Gürdeniz’in muazzam bir jeopolitika ve jeostrateji eseri olan Mavi Vatan kavramının yaratıcısı olduğunu bir defa daha hatırlatmak isterim.)

O programın linki: 
https://youtube.com/watch?v=KW8EOqUb-DA… veya 
https://youtu.be/KW8EOqUb-DA

***

Son kitabımın adı, “Söyleyecek Sözüm Var…” 
Şimdi de söyleyecek sözlerimi ve sorulacak sorularımı aktarıyorum.

Tam 4 gündür işitmeyi bekliyorum. Bu haksızlığa muhalefet partilerinden “ne bir ses var ne nefes…” 
O hâlde soruyorum:

İlk soru, Devlet’i ve Cumhuriyet’i kuran ve mensubu olduğum parti olan CHP’ye… 
Bu husus, Amiralleri yermek ya da övmek için kişisel düzlemde ele alınacak bir konu değildir. Hem bugünümüzü hem de sonraki nesilleri etkileyecek millî önceliği olan bir konu karşısındayız. Montrö’ye sahip çıkan Amirallere sahip çıkmamak kabul edilemez.  “Sükût ikrardan gelir!” Sessizlik kabul etmektir. Onaylamaktır. 
Susma!

Montrö’den sonra sıra Lozan’a ve en nihayet de Sevr’e gelecek. Bu görülemiyor mu? Amirallere kişisel olarak yapılanlar elbette vicdanları yaralıyor, kanatıyor. Ama burada söz konusu olan ülke, devlet, vatan… 
Ve onun yüksek menfaatleri…

Kesinlikle eminim: Koskoca, asırlık çınar CHP bu konuda tek başına sesini yükseltse bile, bu yapılanlara cesaret edilemez. 

İlk kadroları, eksiksiz olarak Millî Mücadele ve İstiklâl Harbi’ne katılmış kahramanlar olan… Bir asırdır tarihin bilge imbiğinden süzülerek gelen… Eşsiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu CHP…  
En gür sesimle sana sesleniyorum… 
Lozan’ı da, Montrö’yü de başarmış bir parti olarak, Türkiye’nin tapu senedini alma şerefi sana aittir. 
Eserine sahip çık!

***

İyi Parti… 
Sen zaten bu basın açıklaması üzerine genel başkanının ağzından “Zevzeklik” diyerek en büyük zevzekliği yaptın. 
Yine de hatadan dönersin umuduyla sana da sesleniyorum. 
Vatana, millete, devlete sahip çıkmak istiyorsan; Montrö’yü, Lozan’ı deldirmek istemiyorsan Amirallere sahip çık!

***

Bir söz de bu değerli vatansever Amirallerin “eski” demeye dilimin varmadığı emekli silah arkadaşlarına: 
(Elbette ki muvazzaf görevde olanlar da yasalar, usul ve devlet geleneği çerçevesinde, görev ve yetkilerinin tanıdığı haklarla Devlet toplantılarında görüşlerini söylemelidir.) 

Siz, emekli bol yıldızlı Genelkurmay Başkanları, Kuvvet Komutanları… Orlar… 
Vatanın selâmeti için yayımladıkları basın açıklaması sebebiyle 12 yıl hapsi istenen eski silah arkadaşlarınıza, üstlerinize, astlarınıza bu yapılanlara söyleyecek hiç mi sözünüz yok...
Onların “denizci” olması mı dillerinizi “lâl” etti… 
Eğer öyleyse millî güvenliğin ve ülkemizin millî menfaatlerinin karacısı, havacısı, denizcisi mi olur…

Bakınız… 
Tarih, “Kasaptaki ete soğan doğramayanları” da, “Bu yaştan sonra hapse giremem”diyerek doğruları ve gerçekleri söylemekten kaçındığı için yüzlerce silah arkadaşının 3-4 yıl zindana atılmasına göz yumanları da, “Kangren olan kolu kesip atacağız” diyebilen bir eski Deniz Kuvvetleri Komutanı’nı (!) da yazdı. 
Uyarıyorum! 
Sizler de tarihe geçiyorsunuz…

***

Son sözüm de yıllardır “yandaş medya”dan yakınan sözde “muhalif medya”ya… 
Kardeşim, Türkiye’nin en önemli ve en yakıcı millî güvenlik konusunda basın açıklaması yapan bu emekli Amirallere reva görülenlere ve onların vatanın menfaatini nasıl savunduğunu verecek hiç mi iri puntolarınız, manşetleriniz, geniş sayfalarınız, ekranlarınız, dakikalarınız yok…

İddianame açıklanalı tam 4 gün oldu. Birkaç cılız ses, ya var ya yok… 
Tatlı su Atatürkçüleri, “anlı şanlı” köşe yazarları neden suskunsunuz… Dilinizi kedi mi yedi… Kalemlerinizde mürekkep, klavyeye basan parmaklarınızda takat mı tükendi… 
Siz kimi kandırdığınızı sanıyorsunuz? 
Batı emperyalizmine karşı çıkmayacaksanız, yaptığınız yayınların kozmetik yayıncılıktan, üstünkörü makyajdan, halkı oyalamak ve uyutmaktan ne farkı var…

***

Bizim dünya görüşümüze sahip olan herkes, hepimiz ilk seçimde AKP’nin iktidardan giderek Cumhuriyet değerlerine bağlı bir hükümet kurulmasını ve elbette ki bu değerlere sıkı sıkıya sahip çıkacak bir Cumhurbaşkanı seçilmesini istiyoruz. 
Buna zerrece şüphe yoktur.

Bu bir siyasi davadır ve iktidar bu konuda hatalı davranmaktadır. Muhalefetin görevi bunu tüm halka duyurmaktır.

“Aman muhalefet partileri iktidara yürüyor, onları eleştirmeyelim” şeklindeki sığ bir yaklaşım, belki siyasi olarak bugünü kurtarır ama geleceğimize büyük zarar verir. 
“Muhalefet eleştirilmemeli” yaklaşımı baştan sakat bir anlayıştır. Tam tersi, muhalefet partilerinin de iyi niyetli eleştirilere çok ihtiyacı vardır.  
Çünkü iktidara geldiklerinde AKP’nin hatalı politikalarından ülkemizi bu sayede kurtarabilirler.

***

Samimi bir saflıkla soruyorum. 
Hiç kimse görmüyor mu… 
Bizi denizlerden uzaklaştırarak Türkiye’nin geleceğini çalmak istiyorlar… 
Çocuklarımızın, torunlarımızın ve onlardan sonraki nesillerin…