Sezen, söyle lütfen, neler hissediyorsun…
Sene 1984-85, mevsim kıştı. Söylenenlere göre, Ankara, uzun yılların en sert kışlarından birini yaşıyordu. Ankara Üniversitesi’nde ikinci sınıf öğrencisiydim.
“İnsanın başına bir defa gelen” 18 yaşımdaydım…
***
Duygularımı yazarak ifade etmeye henüz başlamıştım. Bir yıldır şiir yazıyordum. Daha doğrusu, o zamanlar şiir olduğunu düşündüğüm bir şeyler karalıyordum…
Çok sevdiğim bir arkadaş grubum vardı. Hep birlikte kendimizi ve dünyayı keşfediyorduk…
Sinema, konser, tiyatro, kitap, Cumhuriyet gazetesi…
Yavaştan rakıya da başlamıştık… Paramız olmadığında meze falan aramaz, sohbet ve “derin” tartışmalarla yetinirdik…
Her dönem aramızdan biri âşık olurdu… O kuşağın gençleri olarak pek de girişken değildik galiba. Abayı yaktığımız kıza sonunda “açılırdık” ama o aşamaya gelinceye kadar, o aşklar tatlı bir dert açardı başımıza… Ardından gelsin türlü-çeşitli ama zararsız çılgınlıklar…
Efkâr ve hüzün karışımı duygusal gelgitler…
Yaşlarımız 18, 19, 20’ydi…
Ve mutluyduk…
***
Biz böyle kaygısızca ve idealleri gerçek sanarak yaşarken, müziğin de hayatımızda özel bir yeri vardı. Daha önceki yazılarımda arkadaş grubu olarak CSO konserlerine gittiğimizden bahsetmiştim. Bunun dışında popüler müzikten de hiç kopmazdık.
Türkçe şarkıları zaten severek dinlerdik ama 84-85’in kış aylarında, Sezen’in “Sen Ağlama” şarkısı, sarsıcı bir etki yaratarak hayatlarımızın ortasına düşüverdi.
(Biz onu çok sevdik. O bizim için “Sezen Aksu” olmadı hiç. Daima Sezen’di…)
Acaba o kış ve o ilkbahar kaç yüz defa dinlemişizdir “Sen Ağlama”yı…
Şarkı, “ağlama” diyordu ama ben dâhil aşk acısı çekenler, her dinlediğimizde ağladık…
O şarkıdan sonra Sezen sevgimiz o kadar arttı ki, nasıl anlatmalı bilemiyorum…
***
O güzel arkadaşlarıma sonraki yıllar sormadım ama Sezen, bendeki ayrıcalıklı yerini hep korudu…
Ta ki…
Ağustos 2009’da çözüm süreci denilen “şeye” karşı çıkanları, “İki cihanda lekeli” ilan edinceye kadar…
***
O tarihten bu yana 13 uzun yıl geçti. Sezen bugünlerde ağır bir “durumla” karşı karşıya… Ayrıntısına girmeyeceğim, herkes biliyor.
Günlerdir gelişmeleri izliyorum. Şu anda onu savunanlar “İki cihanda lekeli” ilan ettikleri. Milyonlarca kişiyi derinden yaralamak pahasına destekledikleri ise şimdi ona karşı en sert sözleri söylüyorlar.
***
Yazıyı sonlandırmadan önce Sezen’le ilk ve son olarak kısa bir sohbet yapmak istiyorum.
***
Sezen, vakit bugünmüş; söylememek olmaz…
Bize o kötü sözleri sarf etmen beni üzdü, kırdı ve senden kopardı.
Sakın ha yanlış anlamanı istemem…
Öfkeyle, hırsla ya da hiddetle değil…
Elimde olmadan… Kendiliğinden…
Ve… İçim sızlayarak…
***
Sezen, bugünlerde içimde “sen kaynaklı” yeni ve son bir sızı var… Bu defa tam tarif de edemediğim…
Bir burulma… Bir huzursuzluk hissi…
Sanırım, eski güzel günlerimizin hatıralarından bakiye…
***
Sezen, seni bu durumda görmeyi hiç istemezdim.
Belki bu yaşadıklarından sonra “lekeli” ilan ettiğin insanları nasıl kırdığını bir an da olsa düşünürsün…
Daha da önemlisi, onları sonsuza kadar nasıl kaybettiğini…
İbrahim Cevher Cevheri 25 Ocak 2022
Mehmet Bey, yine duygu dolu ve önemli bir tespitle biten yazınızı okudum, etkilendim. Sezen Aksu 'nun durumu tam anlamıyla ne İsa'ya, ne Musa'ya yaranabilme hali. Ve çok zor bir durum onun gibiler için. Henüz Ülkedeki hâkim güç tarafından dışlanmamış olsa da, ben de aynı duyguları Orhan Gencebay'ın malum sürece verdiği desteği öğrenince yaşamıştım. O da musiki dünyamızda büyük bir kompozitör. Tıpkı Sezen Aksu gibi. Ne var ki bu noktada farklı bir yaklaşımda bulunmak isterim. Bu gibi sanatçılar kolay gelmiyor. Sanata ve ruh dünyamıza yaptıkları büyük katkılar sebebiyle, kendilerinin de bugün itibariyle geçmişteki tavırlarından hiç de mutlu olmadıklarını varsayarak, yine de onları beğenmeye ve dinlemeye devam edelim derim..
Tufan Bıçakçı 26 Ocak 2022
Sımsıcak bir yazı. Ankara ile ilgili bir şey anlatırken Ankara’nın ayazı yerine sımsıcak bir hava yaratmanıza bayılıyorum. Ayrıca aynı yaşlarda aynı şarkıları,şiirleri ve heyecânı taşımamız bir tesâdüf değil.O günlerde Türk insanının daha fazla ortak duygusu vardı.Sezen,o duyguların vücut bulmuş haliydi.
Mehmet S. Nane 26 Ocak 2022
Cevher Bey, değerli görüş ve düşüncenize, bir şartın bu sanatçılar tarafından yerine getirilmesi kaydıyla yürekten katılırım.
Zikrettiğiniz, “kendilerinin de bugün itibariyle geçmişteki tavırlarından hiç de mutlu olmadıklarını varsayarak” görüşünden hareketle, topluma o tavırlarından şu anda mutlu olmadıklarını açıklamaları.
Çünkü yaşattıkları hayal kırıklığı öyle böyle değil.
Biz yaştakilerin gençlik hatıralarını zedelediler. Gençliklerimizden bir şeyleri eksilttiler...
Mehmet S. Nane 26 Ocak 2022
Tufan kardeşim, Sezen hakikaten de Türk insanının ortak duygularının vücut bulmuş hâliydi.
Yazık ki, ne yazık ki toplumu kutuplaştıran bir tavra destek olmakla kalmadı, ötekileştirilen toplum katmanını da dışlayacak sözler sarf etti.
Hayal kırıklığım büyüktür.