Paranız olsa da alamıyorsunuz!



 Rusya-Ukrayna savaşı patladıktan sonra Türkiye’yi yönetenlerin tarım konusunda ayakları nihayet suya erdi. Bu savaş vesilesiyle tarımımızın ne kadar kırılgan olduğu, en temel iki besin olan buğday ve ayçiçeğinde nasıl Rusya ve Ukrayna’ya bağlı olduğumuz gözler önüne serildi.

Ne diyordu iktidarın Tarım Bakanı: “Paramız var ki dışarıdan alıyoruz.” 

Pek çok kişi kendilerini sayısız defalar uyardı ama dinlemediler. 
Bu uyarıyı yapan bir ziraat mühendisi olarak, 31 Ekim 2019 tarihinde blogumda yayımladığım “Türk Tarımı” isimli yazımı sadeleştirerek bir defa daha dikkatlerinize sunuyorum.

 

Türk Tarımı

Tarım, bir ülke için vazgeçilmesi mümkün olmayan stratejik bir üretim alanıdır. Bir ülkenin bağımsızlığı için millî savunması, sınırlarının güvenliği, ordusu, merkez bankası ne kadar vazgeçilmezse tarımı da en az o kadar vazgeçilmezdir.

İnsanlar pek çok şeyden mahrum kalarak ya da fedakârlık ederek yaşayabilirler. Fakat bir insanın hayatını idame ettirmesinin olmazsa olması beslenmesidir. Tarımsal üretim bu sebeple elzemdir, olmazsa olmazdır.

***
Ülkemizin içinde bulunduğu iklim kuşağı, coğrafyamız ve verimli topraklarımız Allah’ın bize bir lütfudur. Ülkemizde her türlü tarımsal ürün yetişebilmektedir. Bir zamanlar tarımsal üretim ve beslenme konusunda dünya üzerinde kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biriydik; hatırladınız mı?

Pekâlâ ne oldu bize de ürettiğimiz tüm ürünleri ithal eder hâle geldik? Beslenmek için dışarıya ne kadar bağımlı olduk, farkında mısınız?

Eğer bu durumu ekonomik mülahazalarla izah etmeye kalkarsanız yanılırsınız. Hadi diyelim ki ithal mallar daha ucuz, pek öyle değil ama öyle varsayalım, parayı bastırıp alıyorsunuz. Ülkedeki üretimi de uyguladığınız tarım politikaları ile yok ettiniz. Paranız var ya, hem ucuza alıyorsunuz hem de üretimle uğraşmıyorsunuz!

Peki diyelim ki gelecekte herhangi bir sebepten, mesela dünyadaki yiyecek kıtlığından, doğal bir afetten ya da bir savaş sebebiyle muhataplarınız size tarım ürünü satmadı.
Ne yapacaksınız, halkınızı nasıl doyuracaksınız?

***

Unutulmaması gereken çok önemli bir husus da şudur: Ülkenizde yapılan tarımsal üretimi her açıdan kontrol edebilirsiniz. Ya ithal ettiklerinizi?
Artık çok iyi biliniyor ki dünyanın gelişmiş pek çok ülkesi Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) adıyla bilinen yöntemle tarımsal üretim yapıyor. Ortaya güya normal bir ürün çıkıyor ama bu ürünler genetik açıdan tam bir ucube, bir garabet. 

Ülkemize bu tür üretim yapan ülkelerden çok büyük miktarda GDO’lu ürün girmektedir. Çocuklarımızı ve yeni nesilleri maalesef bu zehirlerle besliyoruz. Oysa kendi çiftçimiz normal şekilde üretimini yapsa çok daha uygun olmaz mı?

***

İstisnasız dünyanın tüm gelişmiş ülkeleri çiftçisini ve tarımı desteklemektedir. Çiftçiyi bir yük, tarımı da ekonomiye zarar veren bir sektör olarak görmemektedirler. Tüm ekonomik mülahazalardan bağımsız olarak tarımı stratejik bir sektör olarak görmekte ve titizlikle korumaktadırlar.

Ülkemizde tarımsal üretim çok gerilemiştir. Türk çiftçisi imkân verildiğinde dünyanın en iyi ürününü üretme kabiliyet ve potansiyeline sahiptir.

Tarım Bakanlığı çok çok ileriyi düşünerek ve gecikmeksizin tarım politikalarını yeniden yapılandırmalıdır. Gözetilecek temel ilke çiftçinin desteklenmesi, üretimin planlanması ve üretimin artırılmasıdır. 

Lütfen unutmayalım: Türk tarımı asla kaderine terk edilmemelidir. Tarımın en üst seviyede stratejik bir alan olduğu asla hatırlardan çıkarılmamalıdır.
 

Arzu edenler blogumun “Güncel” kategorisinden 23 Kasım 2019 tarihinde kaleme aldığım “Vah Sevgili Ülkem Vah Türk Tarımı” isimli yazımı da okuyabilir.

 

 

  • Mehmet S. Nane

  • 30 Mart 2022

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right