İşte geldik gidiyoruz…


Aramızdan gençken kendisini “ölümsüz” hissetmeyen kaç kişi çıkar acaba? Ya da ilk gençlik yıllarımızda yaşlılık kaçımızın aklına gelmiştir? Hatırlayınız o yaşlarınızı; ellili, altmışlı hatta kırklı yaşlar bile hepimize ne kadar da uzak gelirdi değil mi…

Her geçen yıl orta yaşı biraz daha gerisinde bırakan bir kişi olarak, benden önce milyonlarca defa hissedilmiş, benden sonra da milyonlarca defa hissedilecek olan duyguların ve düşünüşlerin mukayesesini artık çok rahat yapabiliyorum.

***

Yirminci yaşıma girdiğim gün “Yirminci Yaşıma” isimli bir şiir yazmıştım. Bakın bir dizesinde ne demişim: 
“(…) Dünyayı da yaşamı da elinde tuttuğunun inancıyla…”

Şu iddiaya, kaygısızlığa, güvene ve derindeki umuda bakar mısınız lütfen? 

***

Bu dizeyi yazmamın üzerinden 36 yıl geçti.  
Artık çok çok iyi biliyorum ki, insan, ölümlü… 
Ve hiç kimse dünyayı da yaşamı da elinde tutamıyor…

***

Yaşla gelen bazı sağlık sorunlarıma iki defa geçirdiğim korona da eklenince insanoğlunun ne kadar kırılgan olduğunu bir defa daha fark ettim. 
Ve çoktandır ayrımına vardığım bir şeyi, kesin biçimde idrak ettim: Yıl dediğimiz, on, otuz, elli yıl dediğimiz zamanlar aslında ne kadar da kısa… 
Yaşım ilerledikçe, “koca bir ömür” dediğim on yılların ne de çabuk tükendiğine biraz da şaşırarak tanık oluyorum…

***

“Hayat” dediğimiz zaman dilimi değmeyen “şeylere” üzülüp can sıkmak için çok kısa. 
Hemen eklemeliyim: Hayattan vazgeçmek olmaz. Katiyen.  
Vazgeçilmesi, terk edilmesi, geride bırakılması gereken “fuzuli” yüklerdir… Kişinin hayatı ıskalamasına veya omuzlarında ağırlık olarak taşımasına sebep olan da bunlardır.

***

Çok önemli bir husus daha var: Kişi, hayatı da kendisini de gerektiği kadar ciddiye almalı.  
Ne az, ne çok…

***

Hayata dair düşünmek iyidir.  
Sorunuz kendinize lütfen: Aslolan, kişinin “iyi insan” olması, yararlı ve üretken bir hayat sürmesi, kendisiyle barışık olarak ailesi ve dostlarıyla kaliteli zaman geçirmesi değil mi?

Rafine insan ilişkileri kurarak kaliteli bir ömür yaşamak ya da çıkışı olmayan bir döngüde savrulmak bizim elimizde.  
Emin olunuz kendimize dert ettiğimiz pek çok şey bu döngünün içine girerek çırpınmaya değmez…

***

Şairin dediği gibi:  
“İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri…”

***

Üç gün önce, beş gün sonra…  
Zamanı geldiğinde herkesin yolculuğu aynı sona ulaşacak…

 

 

 

 

  • Mehmet S. Nane

  • 6 Nisan 2022

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right