Demokrasiye emsalsiz bir ihanet
Farkında olsak da olmasak da hepimiz siyasi bir ideolojiye sahibiz. Sahip olduğumuz bu görüşler, günlük yaşamımıza da doğrudan yansıyor ve sosyal ilişkilerimiz üzerinde etkili oluyor.
Siyasi ideoloji söz konusu olunca, düşünce suçu diye bir kavram olmaz. Kabul edilemez. Şiddet içermediği ve şiddete dönüşmediği sürece isteyen, istediği siyasi görüşe sahip olabilir. Bu inanış ve görüşlerin ifade edilmesinde bir sorun yoktur.
Fakat iş bunun bir siyasi partiye ya da siyasi eyleme dönüştürülmesine gelince mevcut yasalara ve anayasaya uygunluk şarttır.
***
Her ülkede rejimin ve devletin kendisini koruyan mekanizmaları vardır. Kurulmuş olan devlet sistemi, “demokrasiyi kullanarak” kendisini yıkmaya çalışanlara izin vermez. Cumhuriyetle yönetilen ülkelerde de rejim, kendisini korumak için yasalarla ve anayasayla belirlenmiş mekanizmayı işletir. Bir devlet refleksi söz konusudur.
Yazık ki biz Türk’ler Millî Mücadele’den sonra yapılan destansı İstiklâl Harbi sonrasında elde ettiğimiz Cumhuriyet’e sahip çıkamadık.
Hatırlayınız, “demokrasi adına” evvela, safdil solcu ve demokrat (!) aydınlarımızın da aymazca destekledikleri 141. ve 142. maddeleri kaldırdık. Elbette iş bununla kalmayacaktı ve kalmadı da.
Yine “demokrasi adına” taviz verilerek Cumhuriyet’e ilk ve en büyük darbeyi 163. maddeyi kaldırarak vurduk.
Burnumuzun ucunu göremedik. Toplum mışıl mışıl uyudu!
***
Turgut Özal ve partisinin memlekete verdiği zararlardan belki de en büyüğü, 12 Nisan 1991’de çıkardıkları ve 20843 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 3713 numaralı “Terörle Mücadele Hakkında Kanun”dur.
Bu kanunun 23. maddesinin “c” fıkrasıyla da 141 ve 142. maddelerin yanı sıra ANAP’ın “cinliğiyle” 163. madde de kaldırılıvermiştir!
Demokrasiye yapılan misli görülmemiş bu ihanete “sosyal demokrat” SHP büyük bir körlük ve aymazlıkla ve memnuniyetle tam destek vermiştir.
Böylelikle hiç kuşkusuz daha demokrat, daha özgürlükçü ve elbette ki daha “şık“ olmuşlardır!
Dönemin “solcu aydınları” büyük bölümüyle bu müthiş özgürlük ve demokratlık hamlesine destek olmuştur!
İsimleri malûm ve maruf olan bu şahıslar, zaten yavaştan kapıldıkları neoliberalizm rüzgârlarına, artık yanık bağırlarını tam manasıyla açarak “dönmüşlerdir!”
Vatansız olduklarının bile farkında olmayan bu kişilerin evrimleşmeleri neoliberalizm vahşiliği ve rezilliğine paralel olarak, her ne demekse, “liberal solcu” olarak devam etmiş; bir defa daha özgürlük, demokratlık ve “şıklık” adına AKP’yi desteklemişler ve “kullanışlı aptallar” olarak “kullanılmış mendiller” gibi buruşturulup atılarak tiksindirici evrimlerini tamamlamışlardır.
Aziz Cumhuriyetimiz ve memleketimiz, bir asırdır sağcısıyla solcusuyla “kötü” siyasetçilerden ve “fikir adamlarından” çok çekmiştir ama batı emperyalizminin maşa olarak kullandığı bazı şapşal solculardan da bir o kadar çekmiştir.
***
“Aslan sosyal demokratlar” ve solcular, sağcı ve dinci siyaset bezirgânlarının oyununa gelmişler ve 141, 142 havucuna kanarak, korkunç 163 tavizini vermişlerdir.
O tarihten 30 sene sonra Türkiye’nin geldiği durum ortadadır.
Tarih bunu affetmemiştir, affetmeyecektir.
***
O günden bugüne komünistler Cumhuriyeti ve devleti yıkmayı başaramadılar (!) ama siyasal İslâmcıların aldığı mesafe ortada.
Bunlar çok kapsamlı ve hicranlı konulardır. Bir başka yazıda daha ayrıntılı konuşuruz.
Mehmet S. Nane 1 Ekim 2022
Mert’çiğim, fevkalade yerinde ve doyurucu bilgi ve hatırlatmalara çok teşekkürler. Yazıya büyük katkı oldu.
Mert Özge 14 Ekim 2022
Ne yazık ki gericilerin ve sağcıların tuzağına Uğur Mumcu ile İlhan Selçuk gibi Kemalist aydınlar da düşmüşlerdir. 141, 142 ve 163. maddelerin kaldırılmasına onlar da destek vermişlerdir. Bombalı saldırıda öldürülen ve CHP İstanbul Milletvekilliği yapan Prof.Dr. Muammer Aksoy da 12 Eylül döneminde Süleymancıların lideri Süleyman Hilmi Tunahan’ın damadı, Adalet Partisi milletvekili Kemal Kaçar’ın avukatı idi. Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Ertuğrul Günay gibi sol ve sosyal demokratların önemli adları da gericiliğin önünü açmışlardır. Bülent Ecevit, “inançlara saygılı laiklik” gibi Türkiye’nin ve dünyanın gerçeğinden uzak kavramıyla Fetullah Gülen’e destek vermiştir. Ayrıca “Vahdettin hain değildi” diyerek Cumhuriyet tarih çarpıtmalarına destek olmuştur. Deniz Baykal, Fetullah Gülen’in müttefiki, Güney Koreli Moon tarikatının toplantısına katılmıştır. Ertuğrul Günay, Atatürk’e hakaret eden gerici Mehmet Bekaroğlu’yla başarısızlıkla sonuçlanan “Müslüman Sol” hareketini oluşturmaya çalıştı. Aslında gericiliğe destek İsmet İnönü’den beri vardır. 1945-1950 yılları arasında gericiliğe ödün üstüne ödün verilmiştir. Yukarıda yazmaya çalıştığımın özeti: Ne yazık ki ilerici aydınlarımız, gericilerin kurnazca tuzaklarına düşmüşlerdir. İdris Küçükömer-Kemal Tahir’den beri süregelen neoliberal entellektüel dalavereye ve dalaverecilerine gelince; onlar hiçbir zaman tam anlamıyla ilericiliği özümsememişlerdir!