Tarihin kırılma anı
Millî Mücadele’nin çekirdek kadrosu 5 kişidir. Bunlar; Mustafa Kemal Paşa, Kâzım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa (Cebesoy), Miralay Refet Bey (sonradan Paşa, Bele) ve Rauf Bey’dir (Orbay).
İsmet Paşa (İnönü) ve Fevzi Paşa (Çakmak) Anadolu'ya daha sonra katılmışlardır.
Bu kişiler bazı kaynaklarda benim de çok sevdiğim bir tanımlamayla “ilk 5” olarak anılır.
Millî Mücadele’nin, İstiklal Savaşı’nın, Cumhuriyet’in ve sonrasının beyni, ruhu, mimarı, her şeyi hiç şüphesiz ki Gazi Mustafa Kemal Paşa’dır.
Benim şahsi kanaatime göre Millî Mücadele’yi başlatan ilk 5 içinde Mustafa Kemal Paşa’dan sonraki en önemli şahsiyet Kâzım Karabekir Paşa’dır.
Onun az sonra anlatacağım davranışı olmasaydı tarih başka türlü akardı.
***
Mustafa Kemal Paşa 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan Samsun’a hareket ettiğinde görevi 3. Ordu Müfettişliği’ydi (komutanlığı). Yetki alanı son derece geniş bir bölgeyi kapsıyordu ve neredeyse Anadolu’nun yarısıydı. Yetkili olduğu sahada hem mülkî hem askerî yöneticilere emir verebilme yetkisi vardı.
19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basan Paşa, derhal çalışmalarına başladı ve bu çalışmaları çok kısa bir süre sonra İngilizleri rahatsız etti. İngilizler padişahtan bu faaliyetlere derhal son verilmesini ve Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a çağrılmasını istediler.
Saray da elbette ki bu isteği emir olarak kabul ederek Mustafa Kemal Paşa’yı İstanbul’a çağırdı.
Önceleri son derece yumuşak bir üslûpla gerçekleşen bu telgraf muhaberesi giderek hükümet ve saray tarafından sert bir dile büründü.
Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa açıkça niyetini ortaya koyarak kendisinin vatanı kurtarmak üzere çalışmalar yaptığını, padişahın hükümet tarafından aldatıldığını ve geri dönmesinin söz konusu olmadığını söyledi.
Bir müddet süren bu görüşmelerden sonra İstanbul yönetimi Mustafa Kemal Paşa’yı görevinden aldığını bir telgrafla bildirdi. Bu telgrafı alan Paşa derhal askerlikten istifa ettiğini ve milletin bir ferdi olarak çalışmalarına bu şekilde devam edeceğine cevaben bildirdi.
Böylece, Mustafa Kemal Paşa canı kadar sevdiği mesleğinden ve üniformasından henüz 38 yaşında çok genç bir general olarak 8-9 Temmuz 1919 gecesi istifa etmiş oluyordu.
Tarihin saati çalışmaya başlamıştı.
***
İstifa ettikten hemen sonra 3. Ordu’nun yani Mustafa Kemal Paşa’nın Erkânıharp Reisi (kurmay başkanı) Kâzım Bey (sonradan Paşa, Dirik) odaya girdi.
Mustafa Kemal Paşa’ya artık sivil bir kişi olduğunu ve elindeki evrakı kime teslim ederek, kimin emrine girmesi gerektiğini sordu.
Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa yanında bulunan Rauf Bey’e dönerek acı acı gülümsedi ve “Rauf bak görüyorsun askerî görev ve makam gittikten sonra demek böyle oluyormuş” dedi.
(Burada bir parantez açmak gerek: 3. Ordu Müfettişi yani komutanı Mustafa Kemal Paşa ordu kurmay heyetini ve tüm karargâhını çok titizlikle tek tek kendisi belirlemişti. Orduda komutandan sonra çok önemli işlevi olan erkânıharp reisi olarak da Kâzım Bey’i görevlendirmişti. Bunun nedeni de Kâzım Bey’in çok iyi bir kurmay subay olmasının yanında çalışkan ve güvenilir bir insan olmasıydı.
Az evvel anlattım, Mustafa Kemal Paşa’ya bu soruyu soran Kâzım Bey, Paşa’yı hakikaten üzmüştü. Fakat o, bu konuyu kişiselleştirmedi.
Sonraki tarihlerde Millî Mücadele ve Cumhuriyet’ten sonra da Kâzım Bey’i terfi ettirerek rütbesini Paşalığa yükseltti. Ve çok önemli, çok kritik görevler verdi. Ondan devlet hizmetinde sürekli yararlandı.
İşte, Mustafa Kemal Paşa söz konusu vatan, devlet ve millet hizmeti olduğunda kişisel kırgınlıklarını ve dargınlıklarını bir kenara bırakan ve böyle mantıklı düşünen bir liderdi).
***
Aynı saatlerde İstanbul hükümeti, Erzurum’daki 15. Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa’ya Mustafa Kemal Paşa’yı derhal tutuklayarak İstanbul’a göndermesi emrini yolladı.
Tüm askerî görevlerinden ayrılmış ve elinde hiçbir yetki bulunmayan Mustafa Kemal Paşa o sırada Rauf Bey’le birlikte bulunuyordu. Yaveri Cevat Abbas büyük bir heyecanla odaya girerek Kâzım Karabekir Paşa’nın bir süvari bölüğü ile geldiğini haber verdi.
Rauf Orbay’ın hatıralarında anlattığına göre, bu haber üzerine Mustafa Kemal Paşa gergin bir biçimde ayağa kalktı ve gözünü kapıya dikti. Hiç şüphesiz ki tutuklanacağını düşünüyordu.
Hemen akabinde Kâzım Karabekir Paşa sert asker adımlarıyla odaya girdi ve asker selamı vererek, “Paşam ben ve Kolordum emrinizdeyiz” dedi. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa çok duygulanarak Kâzım Karabekir Paşa’ya doğru ilerledi ve her ikisi de gözyaşları içinde birbirlerine sarıldılar.
Tarihin kırılma anı işte o kısacık andı.
Kâzım Karabekir Paşa vermiş olduğu karar ve takındığı tutumla Türk’ün kurtuluşunun ve Cumhuriyet’in önünü açmış oldu.
Başta Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere tüm Millî Mücadele ve İstiklâl Savaşı kahramanlarının aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
Yorumlar
Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın