Roman okumanın tarifsiz hazzı
Değerli okur dostlar, bir önceki yazım okuma(ma) alışkanlığı üzerineydi. Okumak konusundaki sohbetimize devam edelim ister misiniz?
Okumanın hayatımdaki öneminden sizlere bahsetmiştim; edebiyatın her dalından zevk alıyorum. Şiir, roman, öykü, tiyatro, deneme...
Hepsinin de hayatımda yeri vardır. Fakat şiir ve romana diğer türlerden daha fazla düşkün olduğumu itiraf etmeliyim.
***
Kendimi çok şanslı sayıyorum ki çok genç yaşlarımdan itibaren okuma zevkinin farkına vardım. Yaklaşık 40 yıldır da artan bir iştahla okumaya devam ediyorum. Bu okumalarımda roman ve şiir dışında özel zevkim ve ilgi alanım olan tarih de önemli yer tutuyor. Tümünün de yeri ve değeri ayrı tabii ki.
Önceki yazılarımın birini şiire ayırmıştım. Bugün sizlerle roman konusunda sohbet etmek istiyorum.
Roman okumanın hazzını, insan ruhuna kattığı dinginliği, insanı nasıl rahatlattığını ve harika zaman geçirmesini sağladığını anlatmaya sanırım benim yazarlık yeteneklerim el vermez.
Roman okumak farklı bir iş, farklı bir dünyadır.
İyi bir romana kendi dünyanızla başlarsınız, bitirdiğinizde ne çok dünyaya kapı açıldığını hayretle fark edersiniz.
Roman okumak bir ihtiyaçtır, yoksunluğu eksiklik hissi uyandırır.
Bence roman okumak konusunda en önemli kriter şu olmalıdır:
İyi yazarların, iyi romanları okunmalıdır.
Çünkü kötü roman beğeni eşiğini düşürerek roman zevkini aşağı çeker. Kötü roman okumak insanın kendine yaptığı bir eziyettir!
Eskiden, daha genç yaşlarımda, elime aldığım bir kitabı/romanı muhakkak bitirirdim. İyi olsa da kötü olsa da.
Ah, ne büyük yanlış ve zaman israfı!
Kırklı yaşlarımdan itibaren eğer bir kitap kötüyse asla ama asla devam etmiyorum okumaya. Vaktimi ziyan etmiyorum. Kötü bir kitapla/romanla karşılaştığımda 'emeğe saygı' gibi basma kalıp laflara hiç itibar etmeden derhal bırakıyorum o kitabı.
Bu terk, kitabın beşinci sayfasında da olabilir yüz beşinci sayfasında da, hiç fark etmez.
***
Bunca yılda okuma beğenilerimin, değerlendirmelerimin ve seçiciliğimin geliştiğine inanıyorum. Bu nedenle, kitabın kötü olduğunu anladığım an terk ediyorum.
Bazı kitaplar/romanlar daha en başında “Kötüyüm” diye bas bas bağırırken, bazıları ilginçtir; elli-yüz sayfa kendini saklar.
Ama sonunda kötü kitap muhakkak kendini ele verir. Sonrası, elveda...
Bir kitabı bırakmam için ikinci sebep ise imlâsının kötü olması. İmlâsı; noktası, virgülü ve imlâ kuralları yanlış olan bir kitabın az evvel anlattığım kitaplar kadar şansı ise kesinlikle yoktur. İlk sayfadan terk edilirler.
Kötü bir kitaba bir süre tahammül edebilirim ama kötü imlâya asla! Bunu Türkçe’ye yapılmış büyük bir haksızlık ve saygısızlık olarak görürüm. Böyle bir kitabı (!) basmaya kimsenin hakkı olmamalıdır.
Benim kanaatim, okur kişi, gerektiğinde bir kitabı okumaktan vazgeçebilmeli. Çünkü insan ömrü kısa, okunacak kitapsa çok, pek çok...
***
Biraz da Türk ve dünya edebiyatına ait okuduğum ve bende iz bırakan bazı romanlardan söz ederek ruhumuzu zenginleştirelim mi?
(Sizlere sadece okuduğum kitaplardan bazı önerilerde bulunacağım. Okumadığım romanlarla ilgili olumlu eleştiriler duymuş olsam bile elbette ki söz etmeyeceğim. Çünkü onlara dair bilgim yok).
Göreceğiniz gibi aşağıdaki kitap ve yazarlardan bir kısmı klâsik eserler. Geriye kalanlarsa benim gözümde şimdiden klâsikleştiler. Dolayısıyla beğenmiş olsam dahi bazı yazarların bazı romanlarını benim klâsik değerlendirme süzgecimden geçmediği için buraya almayacağım. Sizleri çok sıkmamak için de listeyi fazla uzatmayacağım.
Sizlere birazdan aktaracağım yazarların bazılarının tüm kitaplarını okudum. Mesela, Necip Mahfuz, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Buket Uzuner, Haruki Murakami, Alâ El Asvani, Hıfzı Topuz, Marquez, Trevanian, Hans Fallada, Gerald Messadie ilk aklıma gelenler.
Sizleri çok sıkmamak için bu yazarların en fazla 3 eserine yazımda yer vereceğim.
Eserlerin yanında (...) var ise bu yazarların diğer eserlerini de okuduğum ve önerdiğim anlamına gelmektedir.
Zaten 3’ten az kitabını okuduğum yazarlarda eserler (.) ile biteceğinden bu durum anlaşılır olacaktır.
(Bu konuda önemli bir son not: Aşağıdaki yazarları ve romanlarını kitaplığımdaki sıraya göre oluşturdum. Yani yazar ya da eserin bendeki önem sırasına göre değil).
***
Önce dünya edebiyatı:
Fyodor Dosteyevski, “Suç ve Ceza”, “Kadın Budalası”, “İnsancıklar”...
Lev Tolstoy, “Savaş ve Barış”, “Anna Karenina”, “Kazaklar”...
Nikolay Gogol, “Ölü Canlar”.
Maksim Gorki, “Ana”.
Honore de Balzac, “Vadideki Zambak”, “Goriot Baba”.
Ernest Hemingway, “Silahlara Veda”, “Çanlar Kimin İçin Çalıyor”.
Erich Maria Remarque, “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok”.
Jack London, “Demir Ökçe”, “Vahşetin Çağrısı”, “Beyaz Diş”.
Sylvia Plath, “Sırça Fanus”.
Gabriel Garcia Marquez, “Yüz Yıllık Yalnızlık Yalnızlık”, “Kolera Günlerinde Aşk”, "Benim Hüzünlü Orospularım”...
Necip Mahfuz, “Kahire Üçlemesi”, “Midak Sokağı”, “Zamanın Hükmü”...
Yukio Mişima, “Denizi Yitiren Denizci”, “Altın Köşk Tapınağı”, “Bir Maskenin İtirafları”...
Haruki Murakami, “Sahilde Kafka”, “Kumandanı Öldürmek”, “İmkânsızın Şarkısı”...
Gerald Messadie, “Musa”, ”Davud”, “Gül ve Zambak”...
Alexander Soljenitsin, “İvan Denisoviç’in Bir Günü”.
Vladimir Nabokov, “Lolita”.
Jerzy Kosinski, “Boyalı Kuş”, “Kör Randevu”, “Şeytan Ağacı”.
Albert Camus, “Veba”, “Düşüş”, “Yabancı”.
Paulo Coelho, “Zahir”, “Elif”, “Simyacı”...
Günter Grass, “Kedi ve Fare”.
Johann Wolfgang von Goethe, “Genç Werther’in Acıları”.
Alâ El Asvani, “Mısır Otomobil Kulübü”, “Chicago”, “Yakupyan Apartmanı”.
William Faulkner, “Ses ve Öfke”.
Heinrich Böll, “Babasız Evler”
William Golding, “Geçiş Ayinleri”.
Khalet Hosseini, “Uçurtma Avcısı”, “Bin Muhteşem Güneş”.
Hans Fallada, “Herkes Yalnız Ölür”, “Ayyaş”, “Kurtlar Sofrasında”...
Trevanian, “Şibumi”, “İnfazcı”, “Katya’nın Yazı”...
Irvin D. Yalom, “Nietzsche Ağladığında”, “Spinoza Problemi”.
Patrick Süskind, “Koku”.
Milan Kundera, “Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği”, “Ayrılık Valsi”, “Gülünesi Aşklar”...
Amin Maalouf, “Yüzüncü Ad”, “Doğunun Limanları”, “Yolların Başlangıcı”...
Ilya Ehrenburg, “Paris Düşürken”.
Umberto Eco, “Gülün Adı”, “Baudolino”, “Önceki Günün Adası”...
Natsuo Krino, “Çıkış”.
***
Türk edebiyatının devlerini de analım mı?
Ahmet Hamdi Tanpınar, “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”, “Mahur Beste”, “Huzur”...
Reşat Nuri Güntekin, “Çalıkuşu”.
Halide Edip Adıvar, “Sinekli Bakkal”, “Ateşten Gömlek”, “Vurun Kahpeye”...
Kemal Tahir, “Yorgun Savaşçı”, “Devlet Ana”, “Esir Şehrin İnsanları”...
Yaşar Kemal, “İnce Memed”, “Üç Anadolu Efsanesi”, “Yer Demir Gök Bakır”.
Attilâ İlhan, “Gazi Paşa”, “Allah’ın Süngüleri”, “O Sarışın Kurt”...
Füruzan, “Kırk Yedi’liler”, “Gecenin Öteki Yüzü”.
Orhan Kemal, “Bereketli Topraklar Üzerinde”, “Gurbet Kuşları”, “Yalancı Dünya”...
Oğuz Atay, “Tutunamayanlar”, “Tehlikeli Oyunlar”.
Yılmaz Karakoyunlu, “Yorgun Mayıs Kısrakları”, “Perîze/Ezan Vakti Bethoven”, “Mor Kaftanlı Selânik”...
Pınar Kür, “Yarın Yarın”, “Akışı Olmayan Sular”, “Bir Deli Ağaç”...
Erol Toy, “Azap Ortakları”, “Hocaefendi”, “Obadan Ulusa”.
Nazlı Eray, “Farklı Rüyalar Sokağı”, “Kayıp Gölgeler Kenti”, “Arzu Sapağında İnecek Var”.
İlhan Selçuk, “Yüzbaşı Selahattin’in Romanı”.
Reha Çamuroğlu, “Son Yeniçeri”, “Kalem Efendisi”, “İsmail”...
Buket Uzuner, “Kumral Ada Mavi Tuna”, “İki Yeşil Su Samuru”, “Balık İzlerinin Sesi”...
Talip Apaydın, “Vatan Dediler”, “Köylüler”, “Toz Duman İçinde”.
Hıfzı Topuz, “Parisli Yıllar”, “Çamlıca’nın Üç Gülü”, “Eski Dostlar”...
Sabahattin Ali, “Kürk Mantolu Madonna”, “İçimizdeki Şeytan”.
Hakan Günday, “Kinyas ve Kayra”, “Ziyan”, “Azil”...
Hamdi Koç, “Çıplak ve Yalnız”, “Melekler Erkek Olur”, “İyi Dilekler Ülkesi”...
***
Sevgili okur dostlar, yazıyı bitirdikten sonra elinde okuduğu bir roman olmayan dostlara hemen bir romana başlamalarını öneriyorum.
Naçizane bir önerim de genç anne-babalara: Lütfen çocuğunuza küçük yaşlarından itibaren okuma zevki ve alışkanlığı kazandırınız.
Bu, hem evlâdınızın bütün hayatını çok olumlu yönde etkileyecektir hem de sevgili ülkemize okuyan ve bilgili bir evlât kazandırmış olacaksınız.
***
Not: Tanıdığım en büyük kitap dostlarından, ömrü boyunca eksilmeyen bir iştahla okuyan, okumak konusunda tek dakikasını ziyan etmeyen değerli kayınpederim Ahmet Gökçel’i rahmet ve saygıyla anıyorum. Ahmet Bey hatıralarımda daima elinde bir kitapla yer alacak.
Yorumlar
Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın