Tarihsel süreçte Türkiye’de merkez sağ (9)

 

Önceki bölümde zikredildiği üzere Turgut Özal, Süleyman Demirel’in Başbakanlık Müsteşarıydı; aynı zamanda DPT Müsteşar Vekili’ydi; ‘koltuksuz bakan’ olarak anılıyordu. Fakat parti kurmak için “Abi” olarak hitap ettiği Demirel’in onayını almış değildi.  
Çok önemlidir: ANAP, AP’nin mirasçısı ve devamı değildi!

Özal, partisinin dört eğilimi kapsadığını söyleyerek işe başladı. Dört eğilimden kastedilen CHP, AP, MSP ve MHP idi. Gelgelelim sol kanat ANAP’ta hiçbir zaman yer alamadı. Esasında ANAP, bünyesinde barındırdığı siyasal İslamcılar ve Ülkücü kökenlilerle merkez sağ parti tanımına hiç de uymuyordu.

AP’nin devamı olarak kurulan Doğru Yol Partisi’nin Demirel’den önceki son genel başkanı Hüsamettin Cindoruk 1987 referandumu ile siyasi yasağı kalkan Demirel’e partinin genel başkanlığını devretti. 

Erdal İnönü liderliğindeki Sosyaldemokrat Halkçı Parti’nin (SHP) başarı gösterdiği 1989 yerel seçimlerinde DYP de ona yakın bir başarı elde etti. 
Bu seçimin ardından parti Demirel’in liderliğinde müthiş bir atak yaparak ve çok başarılı bir kampanya yürüterek 1991 genel seçimlerinden birinci parti olarak çıktı.

Demirel bu kampanyada tam anlamıyla modern, çağdaş, özgürlükçü ve liberal bir merkez sağ lideri portresi çizdi. Hatta o kadar ki eski tüfek bir solcu şu espriyi patlattı: “Bir seçim daha olsa Demirel sosyalist olacak".

Gazeteci Metin Toker o günlerde Milliyet gazetesinde makale yazıyordu. İsmet Paşa’nın damadı olduğundan SHP lideri Erdal İnönü’nün de eniştesiydi. Haliyle dünya görüşü ve akrabalık bağı hasebiyle kesin surette SHP’ye oy vermesi beklenirdi. 
Demirel’in söylemlerinden o kadar etkilenmişti ki seçimden önceki bir makalesinde şunu okuduğumu hatırlarım; mealen aktarıyorum: “Oyumu Erdal’a vereceğim. Fakat gönlümün bir kısmı da Demirel’den yana. Keşke 2 oyum olsaydı".
Demirel’in kampanyasının söylem ve vaatleri böylesine etkili olmuştu işte.

***

Halkın cunta idaresinin baskısından sonra gelen ve kısa sürede müthiş bir şekilde yıpranan ANAP’tan artık ümidi kalmamıştı. Demirel halkın bu psikolojisini çok iyi yakaladı ve özellikle özgürlük ve demokrasi temalarını fevkalade başarılı kullanarak seçim başarısını elde etti.

Seçimden sonra DYP-SHP koalisyonu kuruldu ve Süleyman Demirel Başbakan, Erdal İnönü Başbakan Yardımcılığı  görevlerini üstlendiler.

Demirel, kabinesinde vitrin isimlere de yer verdi. Bunlardan biri de Boğaziçi Üniversitesi ve Amerika’da eğitim görmüş, Amerika’da yaşamış olan ekonomi profesörü Tansu Çiller’di. 

Demirel, seçim çalışmaları sırasında ekonomik konularda Çiller’i vitrine çıkardı. 
O da halka iki anahtar; yani bir ev-bir araba vaat etti. Bu vaat elbette ki yerine getirilmedi.
Ayrıca ne olduğu bugün bile anlaşılamayan Ulusal Dinamik Denge Modeli (UDİDEM) isimli bir proje ile ortaya çıktı. Bunun da altının boş olduğu ve hiçbir ciddiyeti olmadığı kısa süre sonra anlaşıldı.

 

 

  • Mehmet S. Nane

  • 9 Nisan 2020

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Celâl Soycsn 9 Nisan 2020

Sevgili Mehmet Nane; yazılarınız kronolojik bir hafıza tazeleme bakımından çok yararlı oluyor. Ancak, özellikle saf siyasi akışları belirleyen toplumsal duzeyseki derin dönüşümlerdir. Bugünü hazırlayan da, merkez sağın AKP hattında sürüp giden oy başarısı da buradan konuşulmalıdır. Mesela 1980 tarihi bir faşist darbenin çok ötesinde dönüşümleri işaret eder. Merkez sağın liderlik kadrolarındaki mühendisler bize ne anlatıyor? Demirel, Erbakan, Özal.... Bizde politik kutuplaşma mulkiye-muhenfis kutuplaşması olarak okunabilir... Mühendisler politikayı temelde bir kalkınma olarak anlarken. Mülkiyeliler Cumhuriyet ve modernitenin soyut değerlerine sahip çıkarlar. Buradan bile konuşursak, kronolojik akış bir anlam kazanır. Belki sonrasında meselenin sosyo-kültürel düzeyine dönük bir çalışmaya vaktiniz olur umarım.Siyaset, politikacılar sahnesinde oynanan bir oyundan ibaret değil elbet; onlar bir sonuç olarak belirirler ve sürece yön verirler, ama süreci doğru anlayan başarılı olur.Selamlar, iyi çalışmalar...

Mehmet S. Nane 10 Nisan 2020

Sevgili Celâl Abi, değerli görüş ve katkılarınıza çok teşekkürler. Size katılıyorum; konunun sosyo-kültürel gelişimini de incelemek ve irdelemekte büyük yarar var. Önümüzdeki dönemde sizin değerli görüşlerinizi de alarak umarım buna zaman ve fırsat bulabilirim. Selam, sevgi, saygılar.

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right