Umuda doğru...(5)
Uyguladıkları bu sistemli ‘algı operasyonları’ ile bile-isteye çok büyük bir fenalık daha yaptılar.
Cumhuriyet’in ilk yıllarının kendine güvenli, geleceğe umutla bakan, Batı karşısında herhangi bir kompleksi olmayan Türk halkını; kendine güvensiz, gelecekten umutsuz, Batı karşısında edilgen bir millet haline dönüştürdüler.
Elbette ki Türklüğe ve ulus devlete de ölçüsüz bir vandallıkla saldırdılar. “Türk’üm” demeyi ilkellik, “Milliyetçiyim” demeyi ise faşistlik olarak ilan ettiler!
Tüm bunları söylerken o çok bayıldıkları Avrupa ülkelerinin nasıl yönetildiğine ise hiç değinmediler. O dönemde Almanya, İtalya, İspanya faşizm; Rusya ve zorla Sovyetleştirdiği milletler komünizm altında inim inim inliyordu. Avrupa ülkelerinin hemen tamamında monarşiler vardı.
Ve aynı dönemde Türkiye, Cumhuriyet’le yönetiliyordu.
Cumhuriyet’in henüz 1 yaşındayken çok partili sisteme geçme denemesini ağızlarına almadılar. Genç Cumhuriyet’in 7 yaşındayken yaptığı ikinci çok parti denemesini bilmezden geldiler.
Devrimleri, elde edilen ekonomik mucizeyi ve sıfırdan koskoca bir devlet ve ülke yaratma başarısını yok saydılar.
Vicdanları kördü!
Oysa dünya tarihini zerre kadar bilseler, Cumhuriyet tarihini tarafsız gözle değerlendirseler, millet, milliyet ve tarih bilincine sahip olsalar yaptıkları affedilmez tarihi hatanın farkına varırlardı.
Güya İslâmcı siyaset, liberaller ve Kürtçü siyaset birleşerek ABD’nin himayesinde “İkinci Cumhuriyet”i kuracaklardı.
“Kullanılmış mendil” gibi atıldıkları köşelerinde bunu acı acı düşünüyorlardır sanırım!
Hakikaten tarihi bilmiyorlar.
Eğer tarihten bihaber olmasalar emperyalizmin kendisine hizmet ederek emirlerini uygulayanları kullanım süresi bitince nasıl ‘harcadığını’ biliyor olurlardı. Dünyada bunun yüzlerce örneği vardır.
***
Son 75 yılda ve özellikle 40 yılda yaşananlar sevgili ülkemiz için sancılı bir süreçti. Artık bu sürecin sonuna gelinmiştir.
Hiç şüphesiz bu 75 yıllık dönemde ülkeyi yöneten bazı değerli siyasetçilerin bu ‘düzeni’ değiştirmek için büyük gayretleri, büyük mücadeleleri olmuştur. Ülke yararına pek çok hizmetler yapmışlardır, eserler bırakmışlardır. Devlet adamı ciddiyeti ve vakarıyla ellerinden gelenin en iyisini yapma çabası içinde olmuşlardır. Her düzey ve kademede görev yapan ve ‘devlet adamı kumaşına’ sahip bu siyasetçilerimizi saygıyla anıyorum.
İnanıyorum ki önümüzdeki süreçte aziz Türk Milleti bağrından çok değerli evlâtlarını çıkaracaktır.
Yeni nesil politikacılar gelmektedir.
Tüm bu yaşananların farkında ve bilincinde olarak ülkenin kaderine el koyacaklardır.
Değişim başlamıştır. Tarihsel gelişim tersine çevrilemez. Tarihin akışı engellenemez.
Artık tünelin sonundaki ışık görünmüştür. Neoliberal politikaların sonu yaklaşmıştır. Dünyanın ekseni değişmeye başlamıştır. Bundan böyle ABD tek ‘süper güç’ değildir. Batı, yükselen Doğu karşısında gerilemektedir. Dünyanın ekonomi-politiği ve stratejik dengeleri hızla değişmektedir.
Neoliberal politikaların sürdürülebilirliği kalmamıştır.
Tüm bu gelişmeler ve tarihi süreç göz önüne alındığında Türkiye’nin ‘Kurucu Cumhuriyet Değerlerine’ dönmesi kaçınılmazdır.
Türkiye bu dönüşümü demokratik sistem içinde yapma birikimine ve tecrübesine sahiptir. Hiç şüphesiz ki demokratik olgunlukla bunu gerçekleştirecektir. Yapılması gereken; Cumhuriyet’imizi, özünden ve temelinden koparmadan, çağın gerçeklerine ve gereklerine uygun olarak ilerletmek ve geliştirmektir.
Görmeyen, görmek istemeyen gözler bile artık görmüştür:
Sorunlarımızın kaynağı Cumhuriyet ya da Atatürkçülük değildir. Tam tersine; çözüm, bu değerlerimize tekrar sahip çıkmakta yatmaktadır.
Yazıyı büyük kurtarıcı ve kurucu, eşsiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle sonlandırmak istiyorum:
“Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."
Yorumlar
Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın