Millet olabilmek


İlk Söz: Ata'mı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, fiziken aramızdan ayrılmasının 82. yıl dönümünde büyük sevgilerle, özlemlerle, saygılarla anıyorum. 
Fikirleri her zaman benimle...
Kurduğu Cumhuriyet'in değerleri, felsefesi ve ideali bundan sonra da yoluma ışık tutmaya devam edecektir...

***
Değerli okur dostlarım, çeşitli konularda kalem oynatmaya çalıştığım makalelerimde sanırım millet ve milliyetçilik hususlarında biraz daha fazla yazıyorum. Çünkü bu konularda ciddi bir eksikliğimiz olduğunu düşünüyorum. 

Maalesef millet kavramının bile-isteye çok aşındırıldığını, içinin boşlatıldığını ve toplumumuzun bu konuda kutuplaştırıldığını görüyorum. 

Milliyetçilik konusu da bundan farklı değil. Bazı çevreler tarafından son yıllarda milliyetçilik kavramı; ırkçılık, ilkellik, utanılması gereken, modası geçmiş bir düşünce sistemi olarak sunuluyor. 

Bu kara propagandayla eş zamanlı olarak, millî kimliğimize yani milliyetimize de inanılmaz bir saldırı var.

***

Eğer bir ülke kaos çıkarılarak bölünmek isteniyorsa, o ülkeyi millet yapan ortak değerlere ve kültür birliğine saldırmak ve toplumu bunlar üzerinden kutuplaştırmak yeterlidir.

Emperyalist ülkelere bu konularda direnebilmek için, millet bilincinin halkta yerleşmiş olması gereklidir.

Bu noktada şu soruyu sorabilirsiniz; “Pekâlâ bizde millet bilinci yok mu?”

Evet, çok şükür ki halkımızın genlerinde var olan millet olma kabiliyeti ve azmi hâlâ millet olabilme vasfımızı korumamızı sağlıyor.  
Fakat saldırılar ve tehlikeler de çok büyük.

***

Emperyalistler pek çok açık-kapalı yöntemle algılara hitap ederek “Türk milletine, Türk olmadığını” söylüyor!

Şaşırmayınız, tam da böyle yapıyorlar. Bizlere “Siz Türk milletine mensup değilsiniz” diyorlar. Bunu da halkın etnik yapısını kaşıyarak ve ortaya onlarca etnik yapı atarak yapıyorlar.

Yetmez gibi, ülkemizde bir gün bir siyasi çıkıyor 32 etnik yapıdan bahsediyor, bir diğer gün başkası bu sayıyı 36’ya çıkarıyor! Yani ellerinin ölçüsü de yok. Bilemiyorum, farkında mı değiller, bilerek mi yapıyorlar. 

Aman unutulmasın: Birileri, hele ki, siyasiler böyle sayılar vermeye başlarsa bu işin nerede duracağı belli olmaz!

Sormak lazımdır: Bütün Türk milletinin oylarını isteyerek ülkeyi yönetmeye talip olanlar da aynı siyasetçiler değil midir?

***

Yani bazı “Türk” siyasetçilerin açıklamalarına göre biz, biraz Türk’üz, biraz Kürt’üz, biraz Boşnak’ız, biraz Arap’ız, biraz Çerkez’iz, biraz Tatar’ız, biraz Arnavut’uz...

Hepsinden birazız da biz neyiz? 

İşte, bize diyorlar ki “Siz çok karışık ve çok çeşitli etnik yapıya sahipsiniz; bu sebeple de Türk milleti değilsiniz”.

Ee, peki biz neyiz o zaman? Bu milletin adı ne? 

‘İpe sapa gelmez’ ve saçma cevap hazır: “Türkiye milleti!!!”

(Eh, bunu saçma ve tuhaf buluyorsanız, “içimizdeki” bazılarının Türk bayrağına “Türkiye bayrağı” ismi verilmesini istediklerini hatırlatırım!)

***

Şu saçmalığa, sosyolojik ve bilimsel gerçekleri reddeden sakilliğe bakar mısınız lütfen?

İngiltere halkına İngiltere milleti mi deniyor, İngiliz mi? Fransa’da yaşayanlar kendilerine Fransa milleti mi diyorlar yoksa Fransız mı? Ya Japonlara, Almanlara, Ruslara, Yunanlara, İtalyanlara ne deniyor?

Mesela, siz hiç millet aidiyetini belirtirken Yunanistan milleti şeklinde saçmalayan bir Yunan gördünüz, duydunuz mu?

Bu saçmalığı vurgulamak için onlarca örneğe gerek yok, sanırım bu kadarı yeterlidir!

***

Son zamanlarda kafa karıştırıcı bir kavram daha ortaya atılır oldu: Ümmet.

Sakın ola ki “ümmet” ve “millet” kavramları birbirine karıştırılmasın. Ümmet, asla ve asla milletin yerine geçemez.

Eğer ümmet çok güvenilir olsaydı I. Dünya Harbi’nde padişah Mehmet Reşat tüm ümmete Cihad-ı ekber (tüm Müslümanları din adına savaşa çağırmak) ilan ettiğinde koşarak sancağın altında yer alırlardı.

Osmanlı, “kâfir” düşman karşısında kırılırken neredeydi bu ümmeti oluşturan “din kardeşlerimiz?”

Ben size hatırlatayım: İngiliz altınlarını alarak din kardeşlerini satmakla ve “kâfir İngiliz’e” işbirlikçi olarak yaltaklanmakla meşguldüler!

***

Biraz daha yakın tarihe bakalım mı? En önemli millî davamız olan Kıbrıs konusunda ümmete mensup din kardeşlerimiz ne yaptı, Türkiye’ye nasıl destek oldu? 
İzninizle söyleyeyim: Hiç bir şey yapmadılar, en ufak bir destek vermediler!

(Bunun tek istisnası var; söylemek vicdan borcudur. Libya ve Kaddafi. Kıbrıs Barış Harekâtı döneminde (güya) müttefik ABD ülkemize ambargo uygulamıştı. Kaddafi o zor günlerde ve ülkemize ambargo uygulanırken hiç çekinmeden petrol desteğinde bulunmuştu. AKP hükümeti de 40 sene sonra İzmir’i NATO karargâhı yaparak ve Libya’nın parçalanmasına göz yumarak bu desteğe teşekkür etti! Biliyorsunuz, neticede Kaddafi’nin linç edilmesinin yolu böyle açılmıştı. Çok acı. Hem de çok).

***

Hiç şüpheniz olmasın: Kültür emperyalizmiyle yozlaştırmak için güzelim Türkçe’mize, milliyetçilik duygularımıza, millî bilincimize, milletimize sahip çıkma kararlılığımıza, kahramanlarımıza, devletimizin T.C. olan ismine, şanlı bayrağımıza bundan önce yaptıkları gibi şimdi de, bundan sonra da her türlü yöntem ve araçla saldıracaklar.

Özellikle yeni nesli Türk’lüğünden vazgeçirmek ve “utandırmak” için her şeyi yapacaklar. Gençleri kültürel olarak bağlarından koparmaya çalışıyorlar, çalışacaklar.

Bizlerse bunları bilecek ve hazırlıklı olacağız. Tüm bu operasyonları boşa çıkarmak için yapacağımız tek şeyin millî birliğimize-beraberliğimize-bütünlüğümüze sıkıca sahip çıkmak olduğunu hiç unutmayacağız.

Dil, kültür ve milletin birliği-beraberliği anlayışına dayanan fakat içinde asla ırkçılık ve şovenlik barındırmayan milliyetçiliğimize ve Türk’lüğümüze sarılacağız.

“Millet olmanın” en büyük güç olduğunu hiç unutmayacağız.

***

Bizi, akla ve bilime takla attıran, “Türkiye milleti”, “Türkiye vatandaşı” olarak tanımlamaya çalışan emperyalistlere ve içerideki işbirlikçileri alçaklara verecek tokat gibi bir cevabımız var. Bu cevap da büyük dâhi, eşsiz Atatürk’ün muazzam sosyolojik tespiti ve tanımıdır: 

“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”

Bu tanımda Türk ırkından, Türk kökeninden bahsediliyor mu? Hayır.

Tam aksine Türkiye’de bulunan bütün etnik kökenlerin tümü en kapsayıcı biçimde “Türkiye halkı” olarak tanımlanıyor. Bu Türkiye halkı da “Türk milleti”ni oluşturuyor.

Böylesine kapsayıcı bir “millet” tanımı varken bunun aksine söylenenler ise sadece zorlamadan ibaret kalıyor.

Bu muhteşem çözümleyici tanımın yetmediğini düşünenlere eşsiz Atatürk’ün Nutuk’ta yer alan “Gençliğe Hitabe”sinin son cümlesini de hatırlatalım:

“Ne mutlu Türk’üm diyene.”

Türk doğana, Türk ırkına, Türk olana değil; “Türk’üm diyene.”

Sanırım bazılarının sorunları da bu: “Türk’üm” diyememek ve öyle hissedememek!

Eh, ne diyelim; Allah şifalarını versin!

 

 


 

  • Mehmet S. Nane

  • 10 Kasım 2020

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Atills Toroglu 10 Kasım 2020

Mehmrtcigim zevkle okudugum cok guzel bir makale. Trump yonetiminin Dis isleri bakanlivinda onemli bir gorevde bulunan bir Amerikali burokratla yillar once Mersine gelmistik Protokol ziyaretlerinden sonra kemt icinde bir gezi yspmak istemisti. Gezerken Cumhuriyet alanindaki Halk evi onune geldigimiz zaman binanin ust kismondaki yaziyi gosterdi ve bana "Ataturk ne yanlis bir laf etmis. Ne mutlu Tutkum yerine ne mutlu Turkiyeliyim demesi gerekirdi. Milliyetcilik yspmis yani ayrimcilik irkcilik yspmis Turkiyede kurtler var lazlar var onlar Turk vstsndssi ama Turk degil. Onlarda cikar Ne mutlu Kurtum diyene diyebilirler" dedi. Ben kendisine gerekli cevabi verdim. Ama esas mesele sonradan biz milliyetciligi aysklar altina alan bir partiyiz diyenlerin nereden tslimat aldiklarini gosteren bir olaydi bu. Sevgiler selamlar.

Mehmet S. Nane 11 Kasım 2020

Atilla Abi mesajınızda çok çarpıcı bir örnek vermişsiniz. Görmeyen gözler, işitmeyen kulaklar belki anlar. Son 70 senedir ABD’nin, bu ülkenin dışişleri bakanlığının ve istihbarat teşkilatının bütün derdi Türkiye’deki milliyetçilik. Çünkü biliyorlar ki Atatürk’ün tarif ettiği milliyetçilikten kopardıkları Türkiye’ye istediklerini yapabilirler. Hep birlikte bunlara karşı yazmaya, konuşmaya, anlatmaya devam edeceğiz.

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right